20 Nisan 2010 Salı

RESİMLERLE ATATÜRK










ATATÜRK'ÜN GENÇLİĞE HİTABESİ

Atatürk'ün Gençliğe Hitabesi

Ey Türk Gençliği!

Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir.

Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin, en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dahilî ve haricî bedhahların olacaktır. Bir gün, İstiklâl ve Cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şerâitini düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerâit, çok nâmüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklâl ve Cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir.

Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerâit içinde dahi, vazifen; Türk İstiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!




Mustafa Kemal Atatürk
20 Ekim 1927

18 Nisan 2010 Pazar

2.DÜNYA SAVAŞI

Savaş
I. Dünya Savaşından sonra Almanya'nın kaybettiği topraklar
Japonya Berlin Büyükelçisi Kintomo Mushanokōji ve Almanya Dışişleri Bakanı Joachim von Ribbentrop Anti-Komintern Paktını imzalarken
11. Uluslararası Tugaya bağlı T-26, İspanya'da Belchite yakınında (Eylül, 1937)
Çin Cumhuriyetinin başkenti Nankin'in Çonghua kapısına saldıran Japon zırhlı araçlar (12 Aralık 1937 saat 12.10) Versay Rejimi ve Hitler'in yükselişi [değiştir]
Adolf Hitler'in 1933 yılında iktidara gelmesinden itibaren savaşın sonuna kadar izlediği strateji, üç aşamalı bir stratejidir. Hitler, iktidara gelmesinin hemen ardından Alman ekonomisinin büyümesini hedef almıştır. I. Dünya Savaşı’ndan yenik çıkmak ve 1929 Dünya Ekonomik Bunalımı sonucunda Alman ekonomisi ciddi sıkıntılar içerisine girmiştir. Yaşanan yüksek enflasyon, aşırı boyutlara varan işsizlik ve bunlara bağlı olarak sanayideki üretim-hammadde dengesizliği bu sıkıntıların başlıcalarıdır.Ayrıca orta sınıfların ve iş adamların sol ve komünizm korkusu Hitler'in yükselişinde çok önemli bir rol oynamıştır.

Ekonominin düzene sokulmasının ardından stratejisinin ilk adımında Hitler, Alman kara, deniz ve hava kuvvetlerinin, Versay anlaşmasıyla getirilen sınırlamalardan kurtulmasını sağlamak olmuştur.

İspanya İç Savaşı
Ülkede 1898'den beri önemli kolonilerin kaybedilmesi ile hızlanan ekonomik ve sosyal çöküntü iç savaş ortamını hazırlamıştır. 1923'te diktatör General Dö Rivera başa geçene kadar 33 tane kabine değişmiştir. Ülkenin yeni monarşik yapısında politik açıdan istikrarsız bir durumda oluşu, ekonomik ve sosyal durumu çok kötü bir biçimde etkilemiştir. Aynı zamanda asiller ve ordunun karşılıklı çıkarlar nedeniyle kralcı ve dolayısıyla sağ görüşlü olması gibi bir durum söz konusuydu. Ancak bu gruba karşıt Katalonya ve Bask bölgesindeki halk ve komünistler vardı. Bu gruplar De Rivera'nın döneminde biraz daha durulmuş gözükselerde yine de onun kendilerini zaptedememesi sonucu yönetimden gitmesi sonrası kurulan 2. Cumhuriyette Nasyonalistler ve sonrasında Cumhuriyetçiler yönetime gelmişler; ancak ülke içersinde büyüyen karmaşayı engelleyememişlerdir. Bunun sonucunda Cumhuriyetçiler ile Milliyetçiler arasında iç savaş başlamıştır. İlk başlarda Cumhuriyetçiler avantajlı görünmüşlerdir; ancak daha sonra İspanya Afrikası ve İspanyol ordusunun bir kısmı milliyetçilere katılmıştır. Bunlara rağmen Balear Adaları açıklarında bekleyen Sovyet donanması hiç bir yardımda bulunmamıştır. Ancak Hitler ve Mussolini radikal eylemlerle Alman ve İtalyan pilotlarını savaşa sokmuş ilk zırhlılarını İspanya'da denemiştir. 1939'da General Franco önderliğinde milliyetçi güçler tamamen yönetimi ele geçirdiğinde toplam ölü sayısı 600.000 civarındadır.

Anti-Komintern Paktı
Japon İmparatorluğu, Sibirya ve Moğolistan sınırlarında Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği'le(SSCB) sürtüşmektedir. Bu gerilim Almanya'ya Japonya'yla yakınlaşma şansı tanır. 25 Kasım 1936 tarihinde Anti-Komintern Paktı'nı imzalarlar. Buna göre, her iki ülke, içlerinden birisi Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği(SSCB)tarafından saldırıya uğrarsa diğerine destek sözü verir.

Berlin, İtalya'nın da bu anlaşmaya katılımı için baskı yapar. Mussolini bir yıl sonra, 6 Kasım 1937'de anlaşmayı imzalar. 1939 Şubat ayında Macaristan da Anti-Komitern Paktı'na katılır. Franco'nun İspanya'sı da bu ittifaka 27 Mart 1939'da katılır.

Ancak, II.Dünya savaşında Almanya SSCB'yle savaşmasına karşın, İspanya bu savaşta tarafsız kalmıştır.

Çin-Japon Savaşı
Çin-Japon Savaşı, Japonya'nın, Çin ve Mançurya'ya yayılma arzusundan kaynaklanmıştır. Savaş aslında herbiri diğer ikisine eşit derecede düşman olan üç güç arasında cereyan etmiştir. Chiang Kai-Shek, bir yandan Japonların ilerlemesini önlemeye çalışırken diğer yandan da komünistlerin kökünü kazımaya çalışmıştır. Japonlar, 1930'larda daha kolay ilerleme kaydetmişler, yerleşim birimlerine karşı zehirli gaz dahi kullanmışlardır. 1937'de Marko-Polo Köprüsü bölgesindeki bir olayı bahane ederek tekrar saldırıya geçen Japonlar, 1937'de Nankin, 1938'de de Kanton ve Hankov'u aldılar. Ancak bu savaşlar klasik askeri taktikler ve strateji açısından özel bir öneme sahip değildir. Japonlar'ın Mançurya üzerinden Moğolistan'a doğru ilerlemeleri, onları Rusya ile karşı karşıya getirmiştir. Bu durum Rusya'yı iki cepheli savaşa zorladığından 1939 yazında Stalin'i Hitler ile ittifak yapmaya zorlamıştır. Ancak Ruslar, 1939'da Kolkin'de Japonları yenmişler ve böylece Japon Kara Kuvvetlerinin modern bir güç karşısında başarılı olamayacaklarını ortaya koymuşlardır. Bu mağlubiyetten sonra Japonlar tekrar Pasifik ve Güneydoğu Asya'ya yöneldiler. Bu da gösteriyor ki, Japonya'nın da tam olarak belirlenmiş bir amacı yoktur ve bunu destekleyecek strateji oluşmamıştır.

Avusturya'nın ilhakı
İlk kez 1919'larda ortaya atılan Avusturya'nın ilhakı|Anschluss düşüncesi uzun süre destek görmüştür. Avusturya tarafında Sosyalistler 1933'e kadar Anschluss'u desteklemişlerdir. Ancak Nazi Partisi iş başına geldikten sonra düşünceye soğuk bakılmaya başlanmıştır. Hitler Anschluss'u gerçekleştirmek için 1934'de Avusturya'da Nazilerin iktidarı ele geçirmesine yardım etmiş; ancak bu girişim başarısız olmuştur. 1937 yılında İtalya ile Almanya anlaşınca Hitler, Avusturya üzerindeki isteklerini sertleştirmeye başlamış ve Avusturya üzerinde baskı kurmuştur. Bunun üzerine Avusturya'da 12 Mart 1938'de plebist yapılması kararlaştırılmıştır.Ancak plebisist'ten bir gün önce Alman birlikleri Avusturya'yı işgal etmiş ve Avusturya Ordusu hiçbir direniş göstermemişdir. Ertesi gün yapılan plebisit'te birleşme %99'dan fazla bir oy almıştır

Münih Antlaşması ve Çekoslovakya'nın bölünmesi
Almanca konuşan nüfusun yaşamakta olduğu bölgelerin, Alman topraklarına katılmasıdır. Bu stratejik evrenin adımları, 12 Mart 1938'de, Avusturya'nın ilhak edilmesiyle başlamıştır. Ardından ikinci adım Çekoslovakya toprakları içindeki Sudet bölgesidir. Hitler'in baskısıyla 29 Eylül 1938 günü imzalanan Münih Anlaşmasıyla Sudet bölgesi Almanya'ya verilmiştir. Konferans, Alman, İtalyan, İngiliz ve Fransız başbakanlarının katıldığı, Çekoslovakya'nın temsici bulundurmadığı bir anlaşmadır. Anlaşmanın hayata geçirilmesi konusunda Hitler, hiç zaman kaybetmemiştir. Anlaşma, 1 Ekim 1938'de yine silah kullanılmaksızın, uluslararası anlaşmalara dayanılarak, nüfusunun yüzde elliden fazlasını Almanların oluşturduğu Sudet bölgesinin Almanlarca işgal edilmesine dayanmıştır. 15 Mart 1939'da ise Çekoslovakya'nın kalanını da topraklarına eklemeleri anlaşmada yer almıştır.

Bu olaylara kadar Hitler, stratejisinin adımlarını atarken, silah kullanmamıştır. Ancak geriye tek sorunlu bölge kalmıştır: Danzig bölgesi. Versay Anlaşmasıyla Polonya'ya verilen Danzig bölgesi, hâlâ Alman yönetiminde olan Doğu Prusya ile Almanya arasındaki kara bağlantısını kestiğinden, Alman Hükümeti, Polonya hükümetinden, Doğu Prusya'yla arada bir kara bağlantısı oluşturulması yönünde bir teklifi görüşmesini istemiş ve böylece Danzig Sorunu ortaya çıkmıştır.

Alman-Sovyet Paktı
İmzalayan Molotov, arkada Ribbentrop ve Stalin (23 Ağustos 1939, Moskova)
II. Dünya Savaşı'nın gelişim süreciAna madde: Alman-Sovyet Saldırmazlık Paktı
3 Mayıs 1939'da Sovyet Dışişleri Komiseri olan Litvinov görevden alınarak yerine Vyaçeslav Mihayloviç Molotov atanmıştır. Bu atama Sovyet dış politikasında keskin bir dönüşe işaret etmiştir. Litvinov döneminde SSCB, Alman yayılmacılığına karşı Birleşik Krallık ve Fransa ile bir protokol oluşturmak için girişimlerde bulunmuş, ne var ki her seferinde reddedilmişti. Molotov döneminde ise SSCB, Alman hükümeti ile bir saldırmazlık paktı için çalışmıştır. Uzun diplomatik görüşmeler sonucunda 23 Ağustos 1939 günü SSCB ile Almanya arasında bir saldırmazlık paktı imzalanması karara bağlanmiştır
Genel Nedenler
Almanya: Öncelikle Orta Avrupa, ardından Doğu ve Batı Avrupa'yı Almanya topraklarına katmak amacındadır. İkincil planı ise Asya'ya özellikle Rusya ve Yakın Doğu'daki stratejik noktaları ele geçirmektir.
Japonya: I. Dünya Savaşı sonunda Almanya'nın Uzak Doğu sömürgeleri Japonya'ya verilmişti. Üstelik Çin'in bir bölümü de Japonya'nın hakimiyetindeydi. Ancak bu kadar sömürge bile hızla sanayileşen ve büyüyen Japon ekonomisini doyuramıyordu. Ekonomik çıkarlar için ABD ile yakınlaşan Japonya, savaşın patlak vermesi ile Almanya'ya yakınlaşmıştır. Pearl Harbor Saldırısı ile kesin olarak savaşa girmiştir.
ABD: Savaşın başında tarafsız kalan ABD, sonraları Fransa ve Birleşik Krallık'a silah yardımı yapmıştır. Japonya tarafından Pearl Harbor'da saldırıya uğramış ve kesin olarak savaşa girmiştir. ABD'nin savaşa gimesi ve Almanların Sovyetler Birliği'ni istila etmesi savaşın seyri değişmiş, Almanya genişleme politikası yerine var olan sınırlarını koruma politikasını uygulamıştır.
SSCB: I. Dünya Savaşı'ndan sonra batı yerine Orta Asya'ya yönelik politikalar izlemiştir. Zengin petrol rezervleri sayesinde savaşta lojistik ve teknoloji alanlarında en güçlü devletlerden biri olmuştur. Almanya ile saldırmazlık anlaşması yapmasına rağmen Alman istilasına uğramıştır.Almanlar bu istilası ve SSCB'ye karşı aldığı yenilgiler II.Dünya Savaşı'nın seyrini değiştirmiştir.
Birleşik Krallık: Adolf Hitler tarafından Avrupa'daki tek rakip olarak görülen Birleşik Krallık, Almanya'nın Avrupa'nın tamamına yayılmasını önlemiştir. ABD tarafından sürekli mühimmatla desteklenen Birleşik Krallık, ABD'nin savaşa girmesine kadar özellikle Kraliyet Hava Kuvvetleri ile ön plana çıkmış, Orta Avrupa'da kesin bir hava hakimiyeti sağlamıştır. ABD'nin savaşa girmesiyle birlikte kara kuvvetleriyle ön plana çıkan Birleşik Krallık, II. Dünya Savaşı'nın en büyük aktörü olmuştur.
İtalya: I. Dünya Savaşı'ndan istediğini alamayan İtalya dar bir sömürge alanıyla sanayisini beslemeye çalışıyordu. Ayrıca I. Dünya Savaşı'nda İtilaf devletleri ile görüş ayrılığına düşen İtalya, Mussolini'nin faşist politikaları nedeniyle Avrupa'da sorun teşkil ediyordu. İtalya'nın eski Roma İmparatorluğu gibi güçlü bir devlet olmasını isteyen Mussolini, Almanya ile yakınlaşarak Mihver devletler blokunda savaşa girmiştir. İtalya; Kuzey Afrika ve Balkanlar'da ilerlemiştir.
Avrupa'da Savaşın Başlaması
Polonya
Naziler o dönemin en güçlü ordusuydu. Danzig Sorununun diplomatik yollarla çözümünün uzun sürmesi üzerine Alman orduları 1 Eylül 1939 sabahı Polonya sınırlarını geçtiler. Yıldırım savaşı tekniklerinin ilk kez hayata geçirilişi olan Polonya Seferi, bu ülkenin toprak bütünlüğünü uluslararası platformda garanti etmiş olan Birleşik Krallık ve Fransa'yı harekete geçirmiştir. 3 Eylül'de Birleşik Krallık, bir gün sonra da Fransa, Almanya'ya savaş ilan etmiş ve seferberlik hazırlıklarını başlatmıştır. Ancak Alman panzer birlikleri, harekâtın ilk haftasının sonunda Polonya cephelerini yarmış ve geniş kuşatmalara girişmiştir. Müttefiklerin askeri bir müdahalesi için artık olanak görünmemektedir.

17 Eylül 1939 günü, Sovyet Kızıl Ordusuna bağlı birlikler Polonya'nın doğu sınırlarından saldırırlar. İki ateş arasında kalan Polonya, 27 Eylül 1939'da teslim olur, direnen birlikler de 5 Ekim 1939 günü teslim olurlar.

1940 yılının Haziran ayında Stalin, Baltık Ülkelerine gönderdiği notada, SSCB'ye yakın hükümetlerin işbaşına getirilmesini ister. Hemen ardından da Kızıl Ordu Litvanya, Letonya ve Estonya topraklarına girer. 14 Temmuz'da bu ülkelerde yaptırılan genel seçimlerle işbaşına gelen hükümetler SSCB'ye katılma kararı alacaklardır. Böylece I. Dünya Savaşı sonunda yeni Sovyet hükümetinin elinden çıkan bu topraklar tekrar kazanılmıştır ve bu topraklar SSCB'nin Baltık Denizine açılmasında, Leningrad limanının güvenliği anlamına gelmektedir.

Baltık Denizi konusunda Stalin'in öngördüğü diğer bir önlem ise onu, Finlandiya hükümetiyle görüşmelere yönlendirecektir. Görüşmelere 9 Ekim 1939'da başlanmıştır. Görüşmelerden bir sonuç alınamayacağı kanısına varan Stalin yönetimi tarafından, 28 Kasım 1939'da, 1932 yılında imzalanmış olan saldırmazlık anlaşmasının tek taraflı olarak kaldırıldığı Fin hükümetine bildirilir ve 30 Kasım 1939 da Kızıl Ordu Finlandiya'ya saldırır. Bu hareket Paris ve Londra'yı, Moskava'ya karşı takınılacak tavır konusunda düşünmeye sevk etti. Birleşik Krallık hükümeti Moskava ile siyasal münasebetlerıni kesmeyı reddetti. Ancak her iki memleket halkoyunda Finlandiya lehinde şiddetli bir heyecan uyanması, Polanya'nın yok edilmesi sırasında Almanya'yla bir savaşı göze alabilecek kuvvette olmadıkları inancıyla hareketsiz kalmayı tercih etmiş Fransız ve İngiliz hükümetlerini, Finlandiya meselesinde harekete geçmeye zorladı. Her iki hükümet de SSCB'ye savaş ilan etmeden Finlandiya'ya 100.000 kişilik bir askeri kuvvet yollamak kararı aldılar. Böylece Fransa ve Birleşik Krallık küçümsedikleri Sovyet ordusuyla ve SSCB'yle, Almanya'nın yanı başında savaşmayı göze almış oluyordu. Ancak Sovyet Rusyadan çekinen İsveç ve Norveç, müttefik kuvvetlerin kendi topraklarından geçmesine izin vermediler. Bu red, müttefiklerin çok hazırlıksız oldukları bir sırada Sovyet Rusya'yla savaşa girişmelerıne engel olarak ağır bir tarihi hatayı önlemiş oldu. SSCB'nin Finlandiya Seferi 6 Mart 1940'ta Finlandiya hükümetinin, Ruslar’la barış görüşmeleri için masaya oturmak zorunda kalmasıyla son bulacaktır.

Kış Savaşı
SSCB’nin Kuzey batıda Baltık Denizine dar bir alanda Leningrad körfezi sahili vardı. Bunun hemen kuzeyinde ise Finlandiya toprakları başlıyordu. Finlandiya sınırı Leningrad'ın sadece 32km. batısından başlamaktaydı.

Bu bölge SSCB için hayati önem taşımaktaydı. Bu yüzden Stalin bu toprakların SSCB'ye bağlı olmasının gerekli olduğu görüşündeydi. Stalin’in Finlilerden istediği bu topraklar 1.700 kilometre karedir. Bunun karşılığında Finlandiya-Rusya sınırının orta kesimlerinden 3.500 kilometre karelik bir araziyi teklif etmektedir. Finlandiya hükümeti, böyle bir anlaşmaya varmanın, taviz vermek istemedikleri tarafsızlık tutumuyla bağdaşmayacağı gerekçesiyle konuya sıcak yaklaşmadılar. Bunun üzerine Stalin bu toprakları satın almak istedi. Bu önerisi de reddedildi.

Finlandiya’nın tutumu karşısında Stalin’in tutumu hızla sertleşti. 28 Kasım 1939 da, 1932 yılında imzalanmış olan saldırmazlık anlaşmasının tek taraflı olarak kaldırıldığı Fin hükümetine bildirildi ve 30 Kasım 1939 da Sovyet orduları savaş ilan etmeksizin Finlandiya’ya saldırdı ve ertesi gün Finlandiya'nın sınır şehri Terijoki (bugün Zelenogorsk)'ye girerek, orada Fin komünist Otto Ville Kuusinen'in başkanlığında kukla bir devlet olan Fin Demokratik Cumhuriyeti'ni ilan ettirdi.

6 Mart 1940 da Fin hükümeti, Ruslar’la barış görüşmeleri için masaya oturmaya razı oldu. Bu sırada Rus kuvvetleri Koivisto (bugün Primorsk)'yu ele geçirmiş ve Viipuri'ye dayanmıştı.

Fin hükümeti anlaşmayı çaresiz kabul eder. Savaş boyunca Fin kayıpları 25 bin ölü ve yaralıdır. Sovyet kayıpları ise 49 bin ölü, 158 bin yaralı. Ancak Finlerin kaybettikleri toprakları geri alma arzusu yüzünden barış sadece 1 yıl sürdü ve Finlandiya, Almanya'nın yanında savaşa girdi.

Kuzey Avrupa

"Weserübung" Harekâtı'nın sorumlularından Büyükamiral Erich Raeder
Alman Kruvazör Blücher, Norveç Ordusu'na ait Oscarsborg Müstahkem Mevkii'nin top ateşi ve torpido saldırısının sonucu batmak üzereyken (9 Nisan 1940)Fransız Başbakanı Reynaud, Parlamentoda gitgide artan gerginliği ve halkoyunda gizli Stuttgart radyosunun (Bu radyo, Almanlarla işbirliği yapan bir Fransız tarafından işletiliyordu. Stuttgart haini olarak adıyla anılan bu Fransız, savaştan sonra yakalanarak kurşuna dizilmiştir) kışkırtıcı yayınlarıyla çoğalan açık hoşnutsuzluğu gidermek için, bekleme politikasını terk ederek, daha dinamik ve haşin bir politikayı denemek istedi. Bu amaçla Londra hükümetini, İsveç çeliğinin Almanya'ya akmasını önlemek için Norveç'e bir çıkartma yapmaya ikna etti. Ancak müttefik kuvvetlerden önce davranan Almanlar, 9 Nisan 1940 sabahı Norveç'e, deniz yolunun güvenliği için de Danimarka'ya saldırdı. Norveç'in istilası'ndaki stratejik amaçları İsveç'ten ithal ettikleri demir cevheri yolunun güven altına alınması ve Norveç fiyortlarında denizaltıları için üsler oluşturabilmekti. Danimarka kısa sürede teslim olurken Norveç direnme gösterdi. 10 Haziran 1940'da Norveç de teslim oldu. Müttefiklerin Norveç'te oynadığı kumar, askeri bir bozgun ve manevi bir yıkılışla sona ererken, Norveç'i de Alman işgali altında esir bir ülke durumuna getirdi. 24 Nisanda Norveç bir hükümet komiserinin emrine verildi ve Quisling'in başkanlığında bir nasyonel-sosyalist hükümet kuruldu. Meclislerin güvensizliği karşısında Reynaud hükümeti 9 mayısta, Chamberlain hükümeti 10 mayısta istifa ettiler. Aynı gün Alman saldırısı beklenmedik bir anda batıya döndü. Reynaud istifasını derhal geri aldı; Chamberlain yerine İngiliz kabinesini Churchill kurdu. Avrupa ve bütün dünya için karanlık ve felaketli günler başlıyordu. Belçika ise 27 Mayıs'ta teslim oldu.

Batı Cephesi
Benelux ve Fransa Savaşları


Dunkerque'da esir düşen Britanya ve Fransa askerleri (Haziran 1940)
Fall Gelb (Sarı Harekâtı: Benelux'a saldırı) ve Fall Rot (Kırmızı Harekâtı: Fransa'ya saldırı) planlayan Tümgeneral Erich von Manstein
Hitler'in Paris ziyareti (solda Albert Speer, sağda Walter Frentz, 23 Haziran 1940, Palais de Chaillot, Paris)
Hitler ve generalları, Compiegne ormanında tarihî vagonda ateşkes imzalamadan önce Mareşal Ferdinand Foch'un heykeline bakarken10 Mayıs 1940 günü, 110 yedek tümen tarafından desteklenen 190 tümenden meydana gelmiş bir Alman ordusu, 91 Fransız tümeni, 12 Belçika tümeni, 12 İngiliz tümeni, 1 Polonya tümeni ve küçük bir Hollanda ordusu tarafından müdafaa edilmekte olan batı cephesine taarruza geçti. Almanların savaş planı ise ancak şubatta kesin şeklini alıyordu. Belçika ve Hollanda'ya yönelen saldırılarla Manş Limanını (Fransa Seferi) ve Paris'i ele geçirmek. Asıl taarruz ise daha güneyde, Arden Ormanları üzerinden Sedan yönünde Fransa topraklarına yöneliyor. Hitler, Birleşik Krallık ve Fransa'nın Almanya'ya Hollanda ve Belçika'yı geçerek hücum edeceğini bildiğinden kuvvetlerinin çoğunu Belçika üzerine sevk etti. Bunun üzerine Fransa ve Birleşik Krallık ordusunun en mükemmel silahlandırılmış motorize birlikleri derhal, Alman ordusunu kuzeyden kuşatmak ve gerisinde Ruhr Bölgesini ele geçirmek amacıyla Belçika üzerinden hücuma geçtiler. Ancak Alman birlikleri korkunç bir hızla ilerliyordu. Paraşütçü birliklerinin göz açtırmayan hücumları sonunda Meuse üzerinde birçok köprüler ve Hollanda'nın meşhur "Eben Emael" kalesi Almanların eline geçti. Hava bombardımanlarıyla yerle bir edilen Rotterdam ve hemen ardından La Haye işgal edildi. Hollanda bir baştan bir başa Almanlar tarafından işgal edildi. Kraliçe Vilhelmina Birleşik Krallık'a sığındı, ordu yok edildi, müttefiklerin zırflı birlikleri süratle güneye çekilmeye başladı. Bir başka Alman ordusu da Lüksemburg üzerinden geçerek Meuse Nehrine varmış, nehri Namur'la Sedan arasındaki birçok noktadan geçmişti. Sedan Harekâtı 15 Mayıs'ta tam bir bozgun halini aldı. Fransız sınırının delinmesi, Belçika birliklerini Anvers-Louvain müdafa hattını terk ederek Lys'e ve İngiliz birliklerini Douai-Peronne hattına çekilmek zorunda bıraktı. Paul Reynaud 16 mayısta Suriye'de bulunan Genaral Weygand'ı General Gamelin'in yerine tayin etti. Weygand Abbeville'den kuzeye ve Ypres'den güneye giden iki hat üzerinde taarruza geçti; ancak önemli bir sonuç alamadı. Belçika orduları 25 ile 28 mayıs arasında ümitsiz bir savaşla Lys üzerinde karşı koydu. 26 Mayısta İngiliz birlikleri anavatana dönme kararı aldılar. 27 mayısta Belçika sınırı birçok noktada delindi. Belçika'nın, düşmana karşı koymasına artık imkân yoktu. Kral Leopold, 28 mayısta Almanlarla teslim anlaşmasını imzaladı. Bu üç ülkenin tümüyle istilasını önlemek için İngiliz Yurtdışı Sefer Kuvveti ve Fransız orduları kuzeye ilerleyince, taarruz çıkış hattı Arden Ormanları olan ve Manş Kanalı yönünde ilerleyen Alman zırhlı birlikleri tarafından kuşatılmış oldular. Gerçek şuydu ki Belçika, müttefik ordularının mağlubiyeti ile, izleri savaştan sonra dahi silinmeyecek çok ağır ve feci şartlar altında kaderiyle baş başa bırakılmıştı. Belçika'nın işgali üzerine İngilizler kıtadaki 235.000 kişilik ordularını ve Fransızlar 115.000 kişiye varan kuvvetlerini Almanların aralıksız bombardımanları altında, büyük zorluklarla, Dunkerque limanından deniz yoluyla tahliye edebildiler; ancak bütün silah, cephane ve mühimmat kaybedilmişti.Bu, müttefiklerin meşhur kuzey ordusunun sonu demekti.

Fransa'da, Başkan Paul Reynaud, kendisini bekleyen çok zor olaylara karşı koyabilmek için 18 Mayısta Maraşel Petanin'i hükümete davet etmişti. 15 haziranda ise orduda zırhlı birliklerin ısrarla kullanılmasını isteyen Genarel de Gaulle'ü Savaş Bakanlığı Müşteşarlığına tayın etti. Hükümetin değişmesi Fransa'nın kaderini değiştirmedi. 14 Haziran 1940'ta Alman birlikleri Paris'e girdi. Aynı gün hükümet Bordeaux'a çekildi. Alman askerleri Paris'e girmeden 4 gün önce (10 haziran) İtalya, Birleşik Krallık ve Fransa'ya savaş ilan etti. Bu sırada Alman ordusu Loire yönünde ilerliyor, Maginot hattını geçerek İsviçre sınırına doğru yürüyordu. Fransa çöküyordu. Reynaud 16 haziranda istifa etti.Yeni kabineyi Maraşel Petain kurdu ve 17 haziranda İspanya'nın aracılığı ile Almanya'dan,Vatikan aracılığı ile de İtalya'dan teslim şartlarını bildirmesini istedi.Bu sırada Münihte buluşmuş olan Hitler ve Mussolini,Fransa'ya teklif edilecek olan mütareke şartlarını belirliyorlardı. 22 Haziran 1940'da Fransa ateşkes anlaşmasını Almanya ile imzalar.Aynı gün Alman orduları Lyon'a girer.İtalya ile mütareke anlaşmasını 24 haziranda Roma da imzalandı. Alman güçleri kuzey Fransa’yı ve Fransa'nın Atlas Okyanusu kıyılarını işgal etti, Fransa topraklarının üçte ikisi, Alman kontrolüne girmiştir.İtalyan zırhlı birlikleri de Alpler bölgesinden Fransa'ya girmiştir.Menton,İtalya'nın kontrolüne girmiştir. Ayrıca Fransız Somali'sindeki Cibuti limanı ve Cibuti-Adis Abela demiryolu üzerinde İtalya'ya tasarruf hakkı tanınıyordu.Fransa bu savaşta 100.000 asker kaybetmiş, sivil halktan 80.000 kurban vermiştir.

Britanya Savaşı

Londra, 1940
Britanya Savaşında Alman hava filolarını komuta eden Mareşal Albert KesselringFransa'nın savaş dışı kalmasıyla Almanya'nın karşısında tek bir düşman kalıyordu: Birleşik Krallık. 19 Temmuzda Hitler, Birleşik Krallık'a barış teklifinde bulundu; ancak Londra bu teklifi şartsız olarak reddetti. Böylesıne bir barış, Almanya'nın kıta üzerindeki hakimiyetini tanıması demek oluyordu. Bu red üzerine Hitler, Birleşik Krallık'ı da barış masasına oturmaya zorlamak, gerekirse istila etmek için Britanya Savaşını başlatmıştır. Hitler, İngiliz filosunu imha etmek ya da felce uğratmak konusunda pike bombardıman uçaklarına güveniyordu. Britanya Savaşı, Almanya tarafından, Britanya'nın istilası için hazırlanmış olan Denizaslanı Operasyonu'nun hazırlık evresi olarak düşünülmüş olup, RAF'ın (İngiliz Kraliyet Hava Kuvvetleri) imhasını amaçlamaktadır ve esas olarak Luftwaffe (Alman Hava Kuvvetleri) tarafından yürütülmüştür. 8 Ağustosta Goering hava kuvvetlerine hücum emri verdi; ancak Alman uçakları Birleşik Krallık'ta ümit etmedikleri kahramanca bir müdafaayla ve tanımadıkları bir silahla karşılaştılar. Bu yeni silah radardı. Bu yeni aletle İngilizler, Birleşik Krallık'a doğru yola çıkan Alman uçaklarınıın yerlerini ve istikametlerini çok önceden keşfedebiliyorlardı. İngiliz hava filosunu savaş dışı bırakmayı hedef alan Alman uçakları, her hücumdan ağır kayıpla dönüyordu. Bu durum karşısında Almanya, İngiliz hava ve deniz üslerini ve endüstri merkezlerini hedef almaya başladı. 6 eylülde Alman saldırısı, Londra üzerine toplandı. Londra bir ay boyunca hergün bombalandı. Bu bombardımanlar sırasında 14.000 kişi ölmüş, 20.000 kişi yaralanmış olduğu düşünülmektedir. İngiliz havacıları, Alman uçaklarına, Londra'da yarattıkları cehennemi çok ağır bir şekilde ödetti. RAF'ın sert direnci karşısında Luftwaffe, Goering'in emriyle 7 Ekim'de geri çekilmek zorunda kalmış ve harekât başarısız olarak sona erdirilmiştir. Bu savaşta, RAF 700 uçak kaybetmesine karşın, Luftwaffe'nin kaybı 3000 uçağı geçiyordu. Londra savaş süresınce hergün bombardımana tutuldu. Ekimde şehre atılan bomba sayısı 10.000, kasımda ise 7500 olarak tespit edilmiştir. Aralık ayında şehirde büyük hasarlar oldu; 1941 yılı başında Coventry'de ayakta kalmış tek bir duvar yoktu. Ama buna rağmen Hitler, partiyi kaybetmişti. Napolyon gibi o da, hayatının en tehlikeli kumarını oynamak ve ingiltere ile bir ölüm-kalım savaşına girişmek zorundaydı. Böylece mücadele, karayla denizin çarpışması olarak bir başka cephede yeniden başlıyordu.

Kuzey Afrika Cephesi

İtalya'nın 10 Haziran 1940'da Almanya safında savaşa girmesiyle savaş Kuzey Afrika'ya da sıçramış oldu. Zaten Libya, Eritre ve Somali İtalyan kontrolündeydi.

İtalya'nın Kuzey Afrika'da operasyon alanı olarak belirlediği bölge, Nil Nehri ve Tunus arasında kalan Batı Çölü'ydü. 1939 yılı ortalarında itibaren Mısır'daki İngiliz Orta Doğu Kuvvetleri, Libya'daki İtalyan kuvvetlerini yoklama taarruzlarıyla taciz etmekteydi. General Creagh komutasındaki 7. Zırhlı Tümenin askerleri bu çatışmalarla “çöl fareleri” olarak anılacaktır.

Libya’daki İtalyan kuvvetleri Mareşal Graziani komutasında 7 tümenlik ve 300 tanklık bir kuvvetle 13 Eylül 1940’da İngilizlere saldırmışlar, Mısır topraklarında az biraz ilerledikten sonra, ciddi bir direnişle karşılaşmamalarına karşın Sidi Barrani'de duraklayıp savunma sistemleri oluşturmaya koyuldular. Aralık ayında henüz Nil Irmağına ulaşamadan Wavell’in komutasındaki birlikler tarafından durduruldular. Çarpışmalar sonunda İtalyanlar Bingazi’nin ötesine püskürtüldü.

7 Aralık 1940 gecesi, General O'Connor komutasındaki bir İngiliz birliği İtalyan mevzilerine saldırdılar. Sidi Barrani'nin İngiliz kuvvetlerinin eline geçmesiyle İtalyan birlikleri dağılmışlardır.

3 Ocak 1941'de yeniden taarruza geçen O'Connor, 22 Ocak da Tobruk limanına ulaştı ve ileri Harekâtını sürdürdü. 7 Şubat 1941'de Bingazi'ye ulaşmıştır. İtalyan birliklerinin Kuzey Afrika'da pozisyonlarını korumaları iyiden iyiye güçleşmişken, İngiliz hükümetinin dikkatinin Balkanlar'a yönelmesi nedeniyle Kuzey Afrika'daki harekât durmuştur.

12 Şubat 1941'de General Erwin Rommel Kuzey Afrika'da yeni oluşturulan Alman Kuzey Afrika Kolordusu'nun komutanı olarak Trablusgarp'a ulaşmıştır. Rommel, 31 Mart 1941 günü El Ageyla'daki İngiliz birliklerine sürpriz bir baskın düzenleyerek kenti ele geçirir. 2 Nisan 1941 de, Almanya'nın Balkan Cephesini açmasından iki gün sonra Bingazi yönünde ilerlemesine devam eden Rommel, İngiliz 2. Zırhlı Tümenini kuşatma altına alıp teslim olmak zorunda bırakmıştır.

Rommel'in birlikleri Batı Çölü'nde 600 km. kadar ilerlemişler, fakat Tobruk limanı İngilizlerin elinde kalmıştır. Nisan 1941 ayı içinde Rommel iki kez Tobruk'a yüklenirse de sonuç alamaz.

15 Mayıs 1941 sabahı İngiliz birlikleri Alman hatlarına "Brevity Harekâtı" kodadıyla bilinen bir taarruzda bulunurlar. Halfaya Geçidi'ni ele geçirmelerine karşın Almanların karşı taarruzları sonucu Brevity Harekâtı başarısız olmuştur.

14 Haziran 1941 gecesi İngiliz birlikleri ikinci bir taarruza giriştiler. "Savaş Baltası Operasyonu" kod adlı bu harekâtda İngiliz birlikleri, Halfaya Geçidi'ne ve Rommel'in merkezdeki garnizonuna saldırırlar. Halfaya Geçidi, her iki tarafın askerleri arasında "Cehennem Geçidi" olarak adlandırılacaktır bundan böyle. Her iki taarruz da İngilizler açısından başarısız olur. Harekâtın üçüncü günü başlarken Rommel, tüm birliklerini, İngilizlerin geri çekilme hattını tutmak amacıyla Halfaya Geçidi'nin yanından ileri sürecektir. Bu tırpan hareketi durdurulamayınca İngilizler geri çekilmek zorunda kalırlar.

Tobruk'taki köprü başına ulaşma yönünde İngilizlerin üçüncü girişimi, "Crusader Harekâtı" olarak kayıtlara geçmiştir. 18 Kasım 1941'de başlatılan harekât bu kez başarılı olur. 4 Aralık 1941'de Rommel, Tobruk önlerinden de çekilmek zorunda kalmıştır. Rommel, daha önce savunma hatları oluşturduğu Gazala Hattı'na çekilmiştir ama, 13 Aralık 1941'deki İngiliz saldırısı karşısında geri çekilmek zorunda kalır, İngilizlerin 200 tankına karşılık elinde kullanılır durumda 30 tankı vardır.

27 Aralık 1941 tarihinde Rommel, birkaç gün önce ulaşan 30 tanklık takviye kuvvetini kullanarak İngiliz hatlarını yeniden Gazala Hattı'na kadar ileri itmiştir.Alman Afrika birliklerinin başarılı olamamasının en büyük sebebi ingiliz casus denizaltılarından biri olan SARAH'ın Almanların deniz yoluyla ulaştırdıkları mühimmatlarının yollarını ve geçiş zamanlarını tespit etmesi ve böylece Alman ve İtalyan deniz ikmalimin kesintiye uğramasıdır.Rommel sipariş ettiği silahların yaklaşık yarısına ulaşabiliyordu.

21 Ocak 1942'de Rommel yeniden taarruza geçmiştir. Bu harekât İngiliz birliklerini Bingazi'ye kadar geri atacaktır.

Balkan Cephesi

II. Dünya Savaşı sırasında Nazi Almanyası'nın Yunanistan Savaşı'nda ülkeye saldırması ile Nisan 1941'de başlamış ve Ekim 1944'te Almanya'nın ana topraklardan geri çekilmesi ile son bulmuştur. Geri çekilmenin ardından yine de Girit ve bazı önemli adalar 1945 Haziran'ına dek Alman askerî birliklerinin denetimi altında kalmıştır.

Yunanistan'ı ilk olarak işgâl etmeye kalkışan devlet İtalya'dır. Ekim 1940'ta ülkeye saldıran İtalya'nın Yunanistan'ı almada yaşadığı başarısızlığın ardından Alman lider Adolf Hitler, Balkanlar'ı kontrol altına alabilmek için ordusunu doğruca Yunanistan'a yönlendirmiştir. Hızlı bir "Yıldırım savaşı" taktiği ile 1941 Nisan'ında ülkeye girilmiş ve Mayıs ayının ortalarına doğru Yunanistan, Almanya, İtalya ve Bulgaristan olmak üzere üç farklı devletin işgâli altında kalmıştır.

İşgâl altında olunan süre boyunca sivil Yunanistan halkı birçok zorluk ile karşı karşıya kalmış ve 300.000 sivil açlık ve salgın hastalıklardan dolayı yaşamını yitirmiştir. Ülkenin ekonomisi tamamı ile çökmüştür.Bu güçler ülkeyi denetim altında bulunduran gruplara karşı gerilla atakları ile saldırmışlar ve büyük casusluk eylemlerinde bulunmuşlardır. 1943 yılına gelindiğinde bu direnişçi gruplar birbirleriyle çatışmalara girmişler ve tam bağımsızlığın alındığı 1944 yılında krizde olan ülkede iç savaşın çıkmasına neden olmuşlardır.

Doğu Cephesi I

Fedor von Bock
Barbarossa Harekâtı, 22 Haziran 1941
Semyon Konstantinoviç Timoşenko "Barbarossa" [değiştir]
Ana maddeler: Barbarossa Harekâtı ve Moskova Muharebesi
Norveç, Fransa ve Balkanlar'ın istilasıyla, Batı'dan gelebilecek bir dizi askeri tehdidin önlemini almış olan Hitler, dikkatini bu kez doğuya, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği'ne çevirmiştir. 22 Haziran 1941 günü kısa bir hazırlık ateşinin ardından Alman panzer birlikeri Sovyet sınırını geçerler.

Böylece II. Dünya Savaşının Doğu Cephesi savaşlarının açılış hamleleri sayılabilecek Barbarossa Harekâtı başlamış olur.

Doğu Cephesi 22 Haziran 1941 tarihinde başladı ve harekâtın ilk aylarında Wehrmacht’ın hızlı ilerleyişine ve Kızıl Ordu’nun ciddi ölçüde kayıplarına sahne oldu. Emrindeki tank kolordularıyla hızla Moskova önlerine gelen Mareşal Fedor von Bock, Hitler tarafından zorla geri dönüp Smolensk'teki Rus ordularını esir alması istenince, Moskova'yı terketmiş olan Stalin zaman kazanıp kendi birliklerini savunma yapmaları için Moskova'ya yığdı. Sonbahar aylarındaki yağışlar, Rus direnişinin giderek kendini toparlaması ve sertleşmesi, ardından da o yıl erkenden bastıran kış şartlarının oluşturduğu zorluklarla Alman ordularının ilerleyişi durma noktasına geldi. 5 Aralık 1941 akşamı, Moskova'ya yönelik Alman saldırıları sonlanmak zorunda kaldı.

Stalingrad Muharebesi

1942’de Hitler, Karadeniz'le Hazar Denizi arasında bulunan Kafkasya petrol yataklarını ve bu bölgenin hemen kuzeyindeki Don ve Donets nehirleri arasındaki sahayı ele geçirmeyi hedefledi. Bu planın ilk adımı Mavi Operasyon kod adıyla bilinecektir. Mavi Operasyon, Alman ordularına Stalingrad ve Kafkasya yolunu açmak içindir. Mavi Harekâtının bu hedeflere ulaşmasından sonra Alman orduları iki grup olarak operasyonları sürdürdüler. Stalingrad kentinin ele geçirilmesi yönündeki operasyonlar, Stalingrad Muharebesi ile II. Dünya savaşı’nın dönüm noktalarından biri oldu.

Stalingrad’ı kuşatan Alman birlikleri Rusların Uranüs Operasyonu kod adını verdikleri karşı taarruzla çembere alındı. Çemberi kırmak amacıyla Alman Don Ordu Grubunun giriştiği Kış Fırtınası Operasyonu ise Kızıl Ordu’nun karşı operasyonu (Küçük Satürn Operasyonu) ile başarısızlığa uğramıştır.

Küçük Satürn Operasyonu’nun başarısının hemen ardından Kızıl Ordu, Satürn Operasyonu ile, Kafkasya’da zaten güçlükle ilerlemekte olan Alman ordularının geri bağlantısını kesmek amacıyla taarruzlara başlamıştır. Bu taarruzların durdurulamayacağı ortaya çıkınca Alman birlikleri 1943 yılının Ocak ayı başlarında Kafkasya’dan çekilmek zorunda kalmışlardır.

1943 yılı ocak ayı ortalarına doğru daha kuzeyde Kızıl Ordu’nun giriştiği karşı taarruzlar sonucu, Don ve Donets bölgesi tekrar Rusların kontrolüne geçmiştir

Asya-Pasifik Cephesi

Çin-Japon Savaşı ve Pasifik Cephesi (1937-1942)
Oramiral Isoroku Yamamoto (Japon İmparatorluk Donanması Başkomutanı)
"Malaya Kaplanı" Korgeneral Tomoyuki Yamashita (25. Ordu komutanı)
Yanan Amerikan zırhlı USS Arizona (7 Aralık, 1941)
Yanan Japon uçak gemisi Hiryū (Midway)
Yanan Amerikan uçak gemisi USS Lexington (Mercan Denizi)
Amerikan uçak gemisi USS Wasp batmak üzere (Solomon Adaları, 15 Eylül 1942)
Japon uçakların saldırı altında Amerikan uçakgemisi USS Hornet (Santa Cruz Adaları Deniz savaşı, 26 Ekim 1942)
Çin-Burma sınırlarında Salween Nehrinde Japonlara karşı savaşan Çin Cumhuriyeti askerleri (Haziran, 1943)Ana madde: Pasifik Cephesi (İkinci Dünya Savaşı)
Pearl Harbor [değiştir]
Ana madde: Pearl Harbor Saldırısı
Japonlar güçlerine güveniyordu. En güçlü, en modern donanmanın ellerinde oluşu, Çin'in zengin bölgelerinin işgalini tamamlamaları ve Avrupa'daki karışık ve güvensiz durum Japonları Avrupa Uzakdoğu sömürgelerine saldırı arzularını körükledi. Endonezya(Hollanda Hindistanı), Pasifik adaları, Fransız Çinhindi, Burma ve Hindistan iyi bir hedef olarak namluda duruyordu. Ancak kolay gibi görünen bu harekât Japonlara göre güçlü ve resmen olmasa da Müttefik cephesine destek verebilecek bir Amerikan deniz filosu Pasifik'te bulunurken gerçekleştirilemezdi. Bu amaçla bir nevi Amerikan su üstü gücüne suikast olacaktı. Japonlar da Amerika kendini toparlayana dek, kızaklardan yeni binlerce tonluk savaş canavarları çıkarmadan evvel işgal işini bitirmiş halde muzafferiyetlerinin tadını çıkaracaklardı. Bu büyük görev amacıyla o güne dek denizlerde kullanılmamış büyüklükte bir hava gücü Amiral Nagumo'nun yönetimine verildi. Birçok savaş gemisi ve uçakları Oahu yakınına taşıyacak altı uçak gemisi hazırlandı. Torpil uçakları, Vals uçakları, yüksek irtifa bombardıman uçakları; gemileri yoketme işi, avcı uçaklarıysa Amerikan uçaklarını henüz yerdeyken imha için(Alman taktiği)uçak gemilerine yerleştirildi. Toplam 429 uçak kendine güvenle yola koyuldu... Başlangıçta, ABD savaşa doğrudan katılmasa da, İngiltere’ye büyük ölçüde ekonomik ve askeri malzeme yönünden destek sağlıyordu.

7 Aralık 1941’de, bir pazar sabahı, Japon uçak gemilerinden havalanan yüzlerce avcı, torpido ve bombardıman uçağı, Hawaii Adalarından Oafu Adasında bulunan Pearl Harbor deniz üssüne geniş çaplı bir hava saldırısı düzenledi. Japonlar bombaladıkları 8 Dretnoddan 6'sını batırdı ya da kullanılamaz hale getirdi. Amerika donanmasına ait 3 uçak gemisi (CV-5 USS Yorktown, CV-6 USS Enterprise, CV-8 USS Hornet)nin seferde oldukları için bu saldırıdan kaçabilmesinden dolayı, Japonların bu hava taarruzu her ne kadar başarılı görünse de esasen Japonya açısından büyük bir şanssızlık olarak kabul edilmektedir.

Pasifik Savaşları'nın ilerleyen aşamalarında, deniz savaşlarında hava gücünün belirleyici bir rol oynadığının kanıtlanması da göstermektedir ki, hava unsurlarını taşıyan Amerikan uçak gemilerinin zarar görmemiş olması, savaşın kaderi üzerinde yaşamsal bir rol oynamaktadır.

Yine de bu olay üzerine ABD Kongresi 8 Aralık 1941’de Japonya’ya savaş ilan etti. Kaçınılmaz olarak Japonya'nın müttefiki olan Almanya ve İtalya 11 Aralık günü ABD'ye savaş ilan etti. Bir gün sonra ise Japonya, İngiltere, Kanada ve Avustralya'ya savaş ilan etti.

Pearl Harbor baskınıyla aynı gün, Taiwan (Formoza) adasından kalkan Japon uçakları Filipin Adalarına yönelik bir hazırlık saldırısı başlattı. Bu adalara hemen ardından Japon birliklerince çıkarma yapılarak işgal edildi. General Douglos MacArthur komutasındaki ABD ve Filipin güçleri geri çekilmek zorunda kaldılar. Japonlar 1942 Mayısın'da Filipinler'i ele geçirdiğinde 36 bin asker ve 25 bin sivil esir alındı.

İzleyen aylarda Japon kuvvetlerinin ileri Harekâtı devam etti. Guam, Wake Adaları, Hong Kong, Malaya işgal etti. Malaya yarımadasındaki Singapur 1942 Şubat'ında Japonların eline geçti. Japon ilerlemesi, Brunei, Saravak, Borneo, Timor, Cava, Sumatra, Selebes, Yeni Britanya, Solomon Adaları, Yeni Gine’nin doğusu, Gilbert Adaları, Andaman Adası, ve Aleut Adaları'na kadar yayıldı.

Bu başarılar Japonya'ya, Güneydoğu Asya denizlerinde kesin bir üstünlük sağlamıştır.

Mercan Denizi [değiştir]
Ana madde: Mercan Denizi Savaşı
Midway [değiştir]
Ana madde: Midway Savaşı
Guadalkanal [değiştir]
Ana madde: Guadalcanal Savaşı
Batıdaki Deniz Savaşları [değiştir]
Akdeniz’de müttefikler, özellikle İngilizler açısından deniz hakimiyeti yaşamsal bir önem taşımaktadır. İngiliz İmparatorluğu'nun Uzak Doğu bağlantısı Akdeniz üzerinden sağlanmaktaydı. Ayrıca Kuzey Afrika'daki askeri varlığının takviyesi ve ikmali açısından da bu deniz yolunun önemi büyüktü. Ard arda uygulanan başarılı deniz operasyonları (Mers-el-Kebir Savaşı, Taranto Savaşı, Matapan Yarımadası Savaşı gibi) bu deniz yolunda İngiliz hakimiyetini sağlamış olmakla birlikte bir süre için Uzak Doğu bağlantısı Afrika kıtasının güney ucu dolaşılmak zorunda kalınarak sağlanmıştır.

Atlas Okyanusu'ndaki deniz savaşları ise, Bismarck olayı dışında, Alman denizaltılarıyla müttefik deniz ve hava güçleri arasında sürmüştür. Savaşın genel çizgisi, deniz ticaret hatlarına saldıran Alman denizaltılarıyla onları önlemeye çalışan müttefik su üstü gemileri ve uçakları arasında geçmiştir.

Görüntüler

Bismarck
U-Boat'ların ABD seferi
Japon Denizaltı I-12'nin Avrupa ziyareti
Kuzey Afrika Çıkarması [değiştir]
8 Kasım 1942'de İngiliz ve ABD güçlerinden oluşan bir görev kuvveti Fas ve Cezayir kıyılarına bir çıkarma yaptı. 6 Ağustos 1942 günü başlayan İngiliz taarruzu karşısında (II. El Alameyn Savaşı), geri çekilmek zorunda kalan Rommel, bu çıkarma harekâtı sonucu iki ateş arasında kalmış oluyordu.

General Montgomery komutasındaki İngiliz 8. Ordusunun ileri Harekâtı, Rommel'in döşemiş olduğu onbinlerce mayın dolayısıyla ağır aksak ilerleyebiliyor.

Böylece İngiliz 8. Ordusu, 13 Aralık 1942'de Tobruk’a ulaşabiliyor. 1943 yılının ocak ayı sonunda ise Libya tümüyle Rommel’in kontrolünden çıkmıştır. Artık Kuzey Afrika’da durum tümüyle ABD ve Ingilizlerin kontrolü altındadır.

İtalya Cephesi [değiştir]

Monte Cassino'daki enkazlarıMüttefikler, Kuzey Afrika’daki Alman askeri varlığını ortadan kaldırdıktan sonra İtalya'ya yöneldiler. İtalya'ya bir çıkarma yapılmasından önce Sicilya adasındaki Alman askeri gücünün de kırılması gerekmiştir.

Sicilya çıkarması 10 Temmuz 1943 günü, "Husky Harekâtı" kod adıyla başlatılmış ve adanın güney doğu sahillerine yapılmıştır.

3 Eylül 1943'de Müttefikler İtalya yarımadasına çıkarma yaptılar. İtalya topraklarına Müttefik çıkarması iki noktadan yapılmıştır. General Montgomery’nin 8. Ordusu, Sicilya’dan hareketle dar Messina boğazını geçerek İtalyan çizmesinin parmak ucuna çıkmıştır.

İkinci çıkarma operasyonu olan Salerno çıkarması ise, Salerno'nun güneyindeki iki plaja, bir İngiliz, bir Amerikan kolordusu tarafından yapılmıştır. Çıkarmanın üçüncü gününde Müttefik haraketı durdurulmuş, ancak ilerleyen günlerdeki takviyeler ve ağır bombardımanlar sonucu sağlam bir köprü başı oluşturulabilmiştir.

Aynı gün İtalya, Müttefiklerle bir mütareke imzaladı, fakat bu mütareke Salerno çıkarmasına kadar gizli tutuldu.

Çıkarma birlikleri esas hedefleri olan Napoli'ye Harekâtın üçüncü haftasında ulaşıyorlar.

22 Ocak 1944'te Müttefikler Roma’nın 40 km. güneyinde, Anzio’ya bir çıkarma daha yapıyorlar.

Çok çetin çatışmalarla geçen İtalya savaşları, 29 Nisan 1945'te İtalya topraklarındaki Alman birliklerinin müttefiklere teslim olmasıyla sona ermiştir.

Doğu Cephesi II [değiştir]
Kursk [değiştir]
Kursk Savaşı (Almanya'nın verdiği kod adı: Unternehmen Zitadelle / Hisar Harekâtı), II. Dünya Savaşı sırasında Doğu Cephesi'nde, Alman kuvvetlerinin Kursk çıkıntısına karşı 1943 Temmuz ve Ağustos aylarında giriştikleri genel taarruzdur. Bugüne kadar yapılmış en büyük tank çarpışmaları ve bir günde en fazla kayıp verilmiş hava çatışmaları bu muharebede gerçekleşmiştir. Almanların Doğu Cephesi'nde gerçekleştirdiği son stratejik taarruzdur. Sonucundaki Sovyet zaferi, Doğu Cephesi'nde inisiyatifi Sovyetlere vermiştir ve savaşın sonuna kadar da öyle kalmıştır.

Kursk çıkıntısı, Almanların Stalingrad'daki yenilgisi sonrasındaki Sovyet taarruzu ve Alman karşı saldırısı sonucu oluşmuştu. Almanlar, çıkıntıyı kuzey ve güney kanatlarından keserek cepheyi kısaltmayı ve Kızıl Ordu birliklerini çembere alarak yeni bir büyük zafer elde etmeyi umuyorlardı. Ancak Sovyetlerin, Hitler'in planları hakkında iyi bir istihbaratı vardı. Bu ve Almanların yeni silahları, özellikle de Panter tankını bekleyerek taarruzu sürekli ertelemeleri Kızıl Ordu'ya derin bir savunma hattı oluşturmak ve karşı saldırı için stratejik rezervleri uygun yerlere konuşlandırmak için yeterli zamanı verdi.

Almanlar derin savunma hatları içinde tamamen yorulduktan sonra Sovyetler kendi karşı saldırılarını yaparak 5 Ağustos'ta Orel ve Belgorod'u ve 23 Ağustos'ta da Harkov'u geri alarak Almanları geniş bir cephede geri attılar.

Sovyetler daha önce kış harekatlarında başarı elde etmişlerse de bu, Sovyetlerin savaştaki ilk başarılı stratejik yaz harekatıydı. Bu stratejik operasyon daha sonra harp akademileri derslerinde yer aldı. Kursk Savaşı, bir Yıldırım savaşının düşman hatlarını yaramadan yenilmesiyle sonuçlanan ilk muharebedir.


T-34 (Kursk Savaşı)
Kızılordu askerleri, Dnepr Nehri geçişini hazırlarken
Alman esirler (Moskova, 17 Temmuz 1944)Ana madde: Kursk Savaşı
Bagration Harekâtı [değiştir]
Normandiya çıkarmasından 16 gün sonra ve Almanya'nın Rusya'ya savaş ilan ettiği günün üçüncü yıldönümünde, Alman hatlarının merkez bölümünde, 22 Haziran 1944 günü geniş kapsamlı bir Kızıl Ordu taarruzu başlatılmıştır. Stalin, harekâtın kod adı olarak prens Bagration’un adını seçmiştir. Napolyon savaşları sırasında, çağın en üstün taktik kumandanlarından biri sayılan Bagration, 1812 de Napolyon ordularına karşı Borodino’da verilen savaşta ölmüştü.

Ruslar, 124 tümende 1,2 milyon asker, 5.200 tank, 30 bin top ve 6 bin uçağı bu cepheye sürmüşlerdir. Almanlar bu saldırıya, eksik kadrolu 63 tümende 350 bin dolayında asker, 900 tank ve 10 bin topla göğüs germek durumundaydılar. Taarruzun ilk günü bitmeden Alman hatları iki cephede yarıldı ve 53. Kolorduyla birlikte Vitebsk kenti kuşatıldı. Aynı gece Luftwaffe, Ukrayna’daki Poltava Amerikan üssüne bir hava akını düzenledi. 44 adet B-17 ağır bombardıman uçağı pistde imha edildi. Üsteki yarım milyon galonluk akaryakıt da kullanılamayacak duruma getirildi.

Alman 53. Ordu’sunun yarı mevcudunu oluşturan 5 tümen için 25 Haziran'da Hitler, çekilme emrini verdi ama 28 Haziran'a gelindiğinde 53. Kolordu’dan geriye pek bir şey kalmamıştı. 53. Kolordu’nun 5 tümeninden sadece biri, ağır kayıplarla Rus kuşatmasından kurtulabilmiştir.

Aynı gün mareşal Rokossovski emrindeki Rus kuvvetleri Minsk’in hemen güney doğusundaki Bobruisk kentini ve dolayısıyla Alman 9. Ordusu’nu kuşatırlar. Kuşatma altındaki bu ordudan sadece 15 kişi kurtulabilecektir; Kızıl Ordu 70 bin tutsak alır.

2 Temmuz 1944'te Rokossovski’nin öncü birlikleri, Minsk’in 60 km. batısında, Varşova bağlantısını sağlayan kara ve demiryolunu keserler. Kızıl Ordu birlikleri bir haftada 225 km. yol kat ederek Alman tümenleri, kolorduları arasından geçip Merkez Ordular Grubu’nun geri bağlantısını kesmiştir.

Merkez Ordular Grubu’ndan arta kalan 4. Ordu 3 Temmuz'da Berezina Nehri'nde kalan tek köprüden batıya geçerek imha olmaktan kurtulur. Nehri geçmişlerdir ama Berezina Savaşı Alman 4. Ordu’su için çok ağır kayıplarla sağlanabilen bir geçiş olmuştur. Ne var ki Berezina nehri'nin batısında tutunmak da mümkün olamaz. Zaten aynı gün Minsk’in Rusların eline geçmesiyle de 4. Ordu kuşatılmış duruma düşmüştür. Havadan ikmal girişimleri de başlar başlamaz başarısızlığa uğrar. 11 Temmuz 1944 günü, 4. Ordu’dan sağ kalanlar da teslim oldular.

12. Kolordu komutanı general Müller, direnmenin intihardan farksız olacağını anlayarak elindeki tüm kuvvetlerle 8 Temmuz 1944'te teslim olmuştur. Berezina bataklıklarını geçip uçsuz bucaksız ormanlarda birkaç kola ayrılan 27. Kolordu, çemberden çıkmak için çabalamaktadır şimdi. 13 temmuzda Vilna kenti Rus'ların eline geçer ve kenti savunan Alman tümeni imha edilir.

Merkez Cephede yaşananlar tam bir bozgundur. Üç haftadan kısa bir sürede Kızıl Ordu’nun başardığı bu dev kıskaç harekâtıyla Merkez Ordular Grubu, neredeyse tümüyle savaş dışı kalmıştır. Almanlar, 200 bin asker ve subay ile 22 generalin içinde bulunduğu toplam 55 tümenini kaybetmiştir. Bazı kaynaklarda ise Alman kayıplarının 400 bini bulduğu belirtilmektedir.

Stratejik Bombardıman [değiştir]
Ana maddeler: Dresden Bombardımanı ve Tokyo Bombardımanı
II. Dünya Savaşı’nın özelliklerinden biri, gerek cephede olsun, gerekse cephe gerisinde, hava unsurlarının yoğun olarak kullanılmasıdır. Cephe gerisine yönelen hava taarruzları, lojistik hedeflere yönelmiştir, silah sanayi tesisleri, destek sanayi tesisleri, enerji santralleri, petrol depolama ve rafineri tesisleri, iletişim ve ulaşım hatları bombardımanın hedefleri olmuşlardır.

Britanya Savaşı'nın son bulması ve Doğu Seferi'nin başlamasıyla Alman hava kuvvetlerinin önemli bir bölümü Rusya'da bulunmaktadır. Dolayısıyla Alman hava kuvvetlerinin Batı'daki faaliyetleri, önleme faaliyetleri olarak kalmıştır.

Böyle olunca Stratejik Bombardıman, esas olarak Müttefik bombardıman filolarının Alman tesislerine yönelik bombardımanlarıdır. Ne var ki, zaman zaman sivil hedefler de bu bombardımana hedef olmuştur. Köln, Essen, Bremen, Hamburg gibi Alman kentlerine yoğun hava saldırıları düzenlenmiştir.

"İkinci Cephe" [değiştir]
Normandiya Çıkarması [değiştir]
Ana madde: Normandiya Çıkarması

Amerikan askerleri Normandiya Çıkarmasında, 6 Haziran 1944
Müttefiklerin Güney Fransa çıkarması ("Dragoon" harekâtı, 15 Ağustos 1944)
Villersbocage çatışmasında terkedilen Cromwell tank
Zafer Geçidinde Müttefikler ve Özgür Fransa birlikleri (Paris)
Peiper kampfgruppe'ne bağlı birlikler (Malmedy, Belçika)
Ludendorff köprüsüNormandiya kıyılarında beş bölgede çıkarma yapılmıştır. Bu bölgelere Utah, Omaha, Gold, Juno ve Sword kod adları verilmişti. 6 Haziran 1944 sabahı 5:55'de başlayan deniz ve hava bombardımanıyla çıkarma başlamış oldu.

Müttefik kayıplarının en yüksek olduğu çıkarma bölgesi Omaha kumsalıdır. Diğer çıkarma bölgelerinde de, sert bir direnişle karşılaşılmasına rağmen ilerleme sağlanmış, yeterli derinliği olan köprü başları oluşturulmuştu.

26 Haziran 1944'te yoğun çatışmalardan sonra Amerikalıların eline geçen Cherbourg, ibrenin artık müttefiklerden yana döndüğünün açık göstergesidir. Kuvvet üstünlüğü artık yerine oturmuş, işlemeye başlamaktadır. Amerikan savaş sanayi Avrupa topraklarına oluk oluk akmaktadır. Cherbourg gibi derin bir liman, büyük teknelerin bile yanaşıp yüklerini boşaltmaları için uygundur. Müttefikler için böyle bir liman, tüm kan dolaşımının ana atardamarıdır.

General Bradley’in Normandiya’daki ordular grubuna bağlı 3. Ordu’nun komutasına 1 Ağustos 1944’de General Patton atanır. Patton, müttefik ilerlemesi yönünden yeni bir soluk getirecektir.

Hitler'in giriştiği birkaç karşı taarruz ise ağır kayıplarla sonuçlanmış, başarısız girişimler olarak kalmıştır.

"Market Garden" [değiştir]
Ana madde: Market Garden Operasyonu
Market Garden Operasyonu, (17 Eylül – 25 Eylül 1944) II. Dünya Savaşı sırasında, Amerika Birleşik Devletleri ve İngiltere ortak güçlerinin Hollanda üzerinden Almanya'ya girmesini amaçlayan operasyondur. Alman birliklerinin düzenli geri çekilişi nedeniyle taktik Alman galibiyeti sağlamıştır. Amerikalılar büyük kayıplar vermelerine rağmen Hollanda'yı ele geçirmişlerdir.

Lamberjack Harekâtı [değiştir]
Müttefikler'in planları nisan ayından önce Ren Nehri'ni geçmeyi öngörmemektedir. Fakat 7 Mart'ta Remagen yakınında Ludendorff Köprüsü sağlam olarak ele geçirilince iş değişir. Tam hızla bu köprüden Ren’i geçerler. Bu savaşın gidişatını değiştirecek bir olanaktır.Müttefik tank ve topları, motorize birlikleri, Bonn'un dolayısıyla Ruhr sanayi bölgesinin hemen güneyinden bu su kanalını geçmeye başlamıştır.

Patton, 29 Mart 1945'de Frankfurt'u alır, 12 Nisan'da Amerikan 9. Ordusu, Magdeburg yakınlarında Elbe nehrini geçer. Artık Berlin'e 80 km. kalmıştır.

Avrupa'da Savaşın Sonu [değiştir]
Dosya:Soviet pressing 1944.JPG
T-34'dan inen "Tank desant"lar (1944, Budapeşte yakını)
1945 yılında Köln şehrinin % 90´ı harabeye dönüşmüştü. Şehirde ayakta kalabilen ender binalardan birisi de sol üstte bulunan Köln Katedrali´dir.
Winston Churchill, Franklin D. Roosevelt ve Joseph Stalin 1945'te Yalta Konferansında.
"Katyusha" roketatar (Berlin, Nisan 1945)
Teslim belgesini imzalayan Wilhelm Keitel (8 Mayıs 1945, Karlshorst, Berlin)
Almanyanın toprak kayıbı (Oder-Neisse hattı)
Berlin

1945 yılı başlarından itibaren Alman orduları gerek Batı'da Amerikan ve İngiliz orduları karşısında, gerek Doğu'da Kızıl Ordu karşısında gerilemeye devam etmektedir. Ocak ayında Amerikan birlikleri Arden bölgesini ele geçirirken Kızıl Ordu da Vistül nehrine dayanır.

Mart ayında Müttefik kuvvetler Ren nehrini geçerek Alman topraklarında ilerlerken Kızıl Ordu da ilerlemesini sürdürür. Nisan ayı ise Nazi yönetiminin sonu olmuştur. 23 Nisan 1945 de Ruslar Berlin'e girmiş, 30 Nisan 1945'de ise Hitler intihar etmiştir. Almanlar, yarım milyona yakın bir kuvvetle Berlin'i 2 Mayıs 1945'e kadar savunsalar da, yoğun Rus taarruzları karşısında 150 bin kayıpla kenti kaybederler.

Oder-Neisse Hattı
Taslak olan bu alt başlığı geliştirerek Vikipedi'ye katkıda bulunabilirsiniz.
Nazi Almanyası'nın Teslimiyeti [değiştir]
7 Mayıs 1945 günü General Jodl, Almanya'nın teslim belgesini imzaladı.



Japonya'nın teslim olması

Filipin Denizi Savaşında düşürülen Japon uçağı
Çin-Japon Savaşı ve Pasifik Cephesi
USS Franklin uçak gemisi 19 Mart 2008 sabah saat 07.08'de Japon 5. Hava Filosu 762. Deniz Hava birliğine bağlı bombardıman uçağı "Ginga" tarafından bombalandı. (2.600 kişilik mürettebattan 762'si öldü ve 265'i yaralandı.)
USS Bunker Hill uçak gemisi 30 saniye içinde iki Japon kamikaze tarafından Kyūshū yakınında 11 Mayıs 1945'de vuruldu. (2.600 kişilik mürettebattan 346'sı öldü, 43'ü kayboldu ve 264'ü yaralandı.)
Atom bombası Little Boy'un patlamasından meydana gelen mantar şeklindeki bulut (6 Ağustos 1945 saat 08.15, Hiroşima)
Atom bombası Fat Man'nın patlamasından meydana gelen mantar şeklindeki bulut (9 Ağustos 1945 saat 11.02 Nagasaki)
Japonya, Tokyo Limanındaki USS Missouri gemisinde teslim oluyor. "Kamikaze"

Kamikaze Japonların özel bir bombalama stilidir.Bu bombalama stili uçağın yakıtla doldurulup dayanabileceği müddetçe savaştıktan sonra düşmana verebileceği en büyük zararın oluşması için gerekli stratejik yere kendini bırakmasıdır. II. Dünya Savaşı sırasında Japon Donanma Komutanlığı bu şekilde birçok savaş gemisine hasar vermiş ya da batırmıştır.


Iwo Jima Savaşı (Japonca: 硫黄島の戦い Iwo Tō no tatakai / Iwo Jima no tatakai, İngilizce: Battle of Iwo Jima), 16 Şubat 1945 - 26 Mart 1945 tarihlerinde Pasifik Okyanusunda bulunan Iwo Jima adlı küçük bir adada Japon İmparatorluğu ile Amerika Birleşik Devletleri arasında meydana gelen çatışmadır.

Okinawa Savaşı
Okinawa Savaşı (Japonca: 沖縄戦 Okinawa Sen), Pasifik Savaşı'nın son aşamasında 1945 yılında Okinawa Adalarına çıkarma yapan Amerika Birleşik Devletleri ile Japon İmparatorluğu arasında meydana gelen savaştır.

Atom Bombaları
Ana maddeler: Hiroşima'ya atom bombası saldırısı ve Nagasaki'ye atom bombası saldırısı
Japonya, kendi adasına kadar geri çekilmek zorunda kalmasına, yoğun stratejik bombardımana karşın direnmesini sürdürmektedir. ABD başkanı Truman, Pasifik'teki savaşı bir an önce bitirebilmek için atom bombası kullanmaya karar verildiğini açıklar. 6 Ağustos 1945'de Hiroşima, 9 Ağustos 1945'de ise Nagasaki kentleri atom bombasıyla vurulur.

14 Ağustos 1945'te Japonya, kayıtsız şartsız teslim olmayı kabul etmiştir. Japonya'nın teslim belgesi ise 2 Eylül 1945'de USS Missouri savaş gemisinde imzalanmıştır.



Savaş ve Türkiye
Türkiye II. Dünya Savaşı’na askeri anlamda katılmamış olmasına karşın, bu topyekün savaşın etkilerini derinden yaşamıştır. Savunma amacıyla Çakmak Hattı yapılmıştır. Öte yandan Türkiye yönetimi, bir yandan başını Almanya'nın çektiği Mihver devletler, diğer yandan da Müttefikler arasında bir denge politikası sürdürerek savaşın dışında kalmaya çabalamışlardır. Mihver ve Müttefik politikaları genel anlamda Türkiye'yi Akdeniz'deki güç dengelerinde kendi safına çekmeye yönelikdir.

İnsan kaynakları yönünden ağır sonuçları yaşanan bir Kurtuluş Savaşı'nın hemen ardından yeni bir savaşa girmemek konusunda kesin olarak kararlı olan Türkiye yönetimi, sonuna kadar denge politikasını sürdürebilmiştir. Buna göre 1943'e kadar ABD'nın istediği krom ve bor'u temin etmiştir. 1943'ten sonra ise Balkanlar'daki Alman gerilemesine karşılık Almanya ile anlaşmayı fesh etmiş daha sonra ise Alman-Türk tarafsızlık antlaşmasını da yürürlükten kaldırmıştır.

Türkiye yönetiminin savaş dışı kalmak konusundaki çabalarının ilk su yüzüne çıkmış girişimleri 1939 yılı başlarına denk gelir. Esasen Türkiye yönetimi, Avrupa'da topyekün bir savaşın kaçınılmaz olduğu konusunda sağlam bir öngörüye sahiptir. Amerikalı General McArthur’la 1931 senesinde yaptığı bir konuşmada Mustafa Kemal Atatürk şöyle diyor;

" Versay Anlaşması I. Dünya Savaşı’nı hazırlayan nedenlerin hiç birini ortadan kaldırmamış, aksine dünün başlıca rakipleri arasındaki uçurumu daha fazla derinleştirmiştir. Galip devletler yenilenlere barış koşullarını zorla kabul ettirirken bu ülkelerin etnik, jeopolitik ve ekonomik özelliklerini dikkate almamışlar, yalnız düşmanlık duygularının üzerinde durmuşlardır. Böylelikle de bugün içinde yaşadığımız barış, ateşkesten öteye gidememiştir. Bence dün olduğu gibi yarın da Avrupa’nın kaderi Almanya’nın tutumuna bağlı kalacaktır."[kaynak belirtilmeli]




Türk-İngiliz-Fransız Üçlü İttifakı
Kaçınılmaz görünen Avrupa savaşı dışında kalabilmeyi sağlamak üzere, İngiltere ve Fransa’yla 19 Ekim 1939’da Ankara’da bir ittifak anlaşması imzalandı. Bu ittifaka göre Türkiye'ye bir saldırıda bulunulursa, İngiltere ve Fransa askeri yardımda bulunacak, öte yandan savaş Akdeniz’e sıçrayacak olursa Türkiye de Akdeniz'deki bu savaşa askeri anlamda müdahalede bulunacaktır.

Almanya'nın Balkanlar'a inmesi
Almanya'nın Balkanları istilasının hemen ardından İngiltere'nin Türkiye'nin savaşa katılması konusundaki baskıları artmıştır. Churchill'in, Yunanistan'a yurtdışı bir sefer kuvveti göndererek, daha sonra Almanya'nın yumuşak karnına yönelecek bir kama oluşturma projesinin geri tepmesinin de bunda etkisi büyüktür. İngiltere'nin bu girişimi, Hitler'in tüm Balkanları istila etmesiyle sonuçlanmıştı.

Alman ordularının Balkanları istilasının hemen ardından Alman hükümeti Türkiye'ye bir saldırmazlık anlaşması önermiştir. Hitler, devrin Türkiye cumhurbaşkanı İsmet İnönü'ye gönderdiği kişisel mektubunda, Alman ordularının Türk sınırlarına 85 km.den daha fazla yaklaşmayacağı garantisini kişisel olarak verdiğini belirtmektedir.

Refah vapuru faciası
Türkiye İngiltere'ye 2.Dünya Savaşı sırasında 4 denizaltı siparişi ve 4 filo uçak siparişi verir. İngiltere mürettebatın gemileri alması için gönderilmesi istenir. Deniz ve hava kuvvetlerinin en seçkin personelleri Mısır'a gönderilip oradan koruma ile İngiltere'ye gönderilecektir. Gemi bulması için Milli Savunma ve Ulaştırma Bakanlıkları görevlendirilir. Bir firmadan bulan Refah adlı 60 yıllık eski bir gemidir. 23 Haziran 1941 tarihinde sefere çıktıktan sonra Kıbrıs açıklarında gemi torpidolanır ve ağır bir yara alır. Gemide bulunan 202 denizci ve havacıdan sadece 50 kişi kurtulmuş diğerleri şehit düşmüştür. Olaya İtalyan veya Fransız denizaltısının sebep olduğu düşünülmektedir.

Türk-Alman Saldırmazlık Paktı

Türkiye yönetiminin bu öneriyi kabul etmesi, Müttefiklerle ilişkilerini bir dar boğaza sürüklemiştir.

18 Haziran 1941'de imzalanan saldırmazlık anlaşması Türkiye’nin Almanya ile olan ilişkileri yönünden bir kilometre taşı oldu. Ne var ki 10 Ağustos 1941'de Rusya ve İngiltere, ortak notayı Türkiye hükümetine ilettiler.

Bu notada, Türkiye'nin toprak bütünlüğüne saygılı olunacağı ancak, Montrö Antlaşması gereği Türkiye'nin boğazları savaş gemilerine kapalı tutma taahhüdüne sadık kalmasının gereği belirtilmiştir.

İzleyen yıllar, Müttefiklerin Türkiye'nin kendi cephelerinde savaşa girmesi konusunda baskılarının giderek arttığı yıllar olmuştur.

Ekmek karnesi
Büyük şehirlerde ekmek satışları İkinci Dünya Savaşı döneminde hükumet tarafından belirlenen fiyatlar ve miktarlar üzerinden yapılıyordu.Herkesin aldığı günlük ekmek miktarı karnesine işleniyordu.Ekmek karnesi gibi zeytin,şeker vb. ürünler de karneyle verilmekteydi.

Savaş sırasında yaşanan kıtlığın Türkiye'yi de vurması yüzünden ekmek üretimi çok düşmüştür.
Herkesin ekmek alabilmasi için ekmek karneleri kullanılmıştır.
Savaş yıllarında ekmek alabilmek için gerekli olan belgedir.
Kabul Tarihi 14 Ocak 1942
Struma Faciası

12 Aralık 1941'de Romanya'nın Köstence limanından 779 yolcu ve 10 mürettebatla kalkan Struma adlı gemi motor arızası sebebiyle İstanbul Boğazı'nda demir attı. O dönemde Filistin'e Yahudi göçünü kısıtlayan İngiltere'nin baskısıyla ne geminin yola devam etmesine ne de yolcuların karaya çıkmasına izin verildi. Geçerli ama tarihi geçmiş Filistin vizesi bulunan birkaç yolcu İngiliz hükümetinin onayıyla, bir aile de işadamı Vehbi Koç'un Türk hükümeti nezdindeki girişimiyle gemiden indirildi. Kalan yolcuların akıbeti ile ilgili haftalar süren müzakereler sonuç vermeyince, 23 Şubat 1942'de Türkiye, motoru halen çalışmayan gemiyi Karadeniz'e çekip bıraktı. Gece boyunca sürüklenen gemi, ertesi sabah büyük bir patlamanın ardından battı. 103'ü çocuk olmak üzere 778 kişi öldü. Sadece David Stoliar adlı bir yolcu sağ kurtuldu.

Uzun yıllar Struma'nın neden battığı bilinemedi. 1960'larda Sovyet arşivlerinden çıkan belgeler ışığında, bir Sovyet denizaltısı tarafından torpido ile vurularak battığı anlaşıldı.

Varlık Vergisi
Varlık Vergisi, 11 Kasım 1942 tarih ve 4305 sayılı kanunla konulan olağanüstü servet vergisinin adıdır. Türkiye vatandaşı olan gayrımüslim azınlıkların servetinin önemli bir bölümüne bu vergi ile devletçe el konulmuş, vergiyi ödeyemeyen veya ödemeyen kişiler Aşkale'de kurulan çalışma kampına gönderilmiştir.

Vergiden sorumlu Fait Ökte tarafından toplanan bu vergi 1944 yılında kaldırıldı ancak uluslararası ilişkilerde prestij kaybına neden olmuştur.

Adana görüşmesi
2. Dünya Savaşı sırasında Türkiye Cumhurbaşkanı İsmet İnönü ile İngiliz Başbakanı Churchill arasında 30-31 Aralık 1943'te Adana yakınlarındaki Yenice istasyonunda yapılan görüşme sonucunda Türkiye müttefiklere yaklaşmakla beraber savaşa girmeyi kabul etmemiştir. Çünkü İnönü'nün Türkiye'yi taraf yapacağını belirttiği mühimmatın sadece %4'ü Türkiye'nin eline geçmiştir ve Almanya hala Balkanlarda egemendir.

Kahire görüşmesi

4-7 Aralık 1943 2. Dünya Savaşı sonra Uzak Doğu'daki gelişmeleri değerlendirmek maksadıyla; Roosvelt, Churcill ve Chiang Kai-Shek arasında; 22-26 Kasım 1943 tarihleri arasında Kahire'de bir toplantı yapıldı. Konferansta kesin bir sonuca varılamadı. Roosvelt ve Churcill Tahran Konferansına bu atmosfer içinde gittiler.Ayrıca bu konferansta Türkiyenin savaşa girme durumuda görüşülmüş ama bir sonuca varılamamıştır. Konferansa Türkiye'den İsmet İnönü katılmıştır.

Irkçılık-Turancılık Davası

2 Ağustos 1944 tarihine kadar Türkiye yönetimi bu baskılara direnmiş, savaşın kaderinin belli olduğu tesbitiyle Müttefiklerle anlaşmaya yönelmiştir. Almanya ile ve hemen ardından Japonya ile tüm diplomatik ve ekonomik ilişkilerini kesme kararı alan Türkiye yönetimi, Müttefik liderleri Şubat 1945’te toplanan Yalta Konferansı’nda, yeni kurulacak Birleşmiş Milletler’e yalnızca 1 Mart 1945 tarihine kadar Almanya’ya savaş açmış ülkelerin katılmasını içeren bir karar almaları üzerine, 23 Şubat 1945'te Almanya’ya savaş ilan etmiştir.

Türkiye, 2. Dünya Savaşına savaşın bitiminden 2 ay önce katılmıştır.Fakat bu savaşa katılım daha çok kağıt üzerinde gerçekleşerek herhangi bir kayıp gerçekleşmemiştir.Savaşın gelişmekte olduğu sırada ülkede de artan bir İtalya-Almanya yanlısı kamuoyu vardı.Bunların başlıcaları Yunus Nadi, Nihal Atsız, Peyami Safa gibi dönemin tanınmış isimleri idi.Mahkeme sonucunda pek çok zanlı suçsuz bulunmuştur.Türkiye'de kendini müttefikler bazında aklamıştır

Türkiye savaşa Birleşmiş Milletler safında katılmasına rağmen Sovyetler tarafından mihver tarafını tutmakla suçlanmış ve Sovyetlerle Kars Antlaşmasından beri uzatılan saldırmazlık antlaşmasının sonunu getirmiştir.Bunun üzerine Türkiye Sovyetlere karşılık Amerika ile yakınlaşmaya başlamış ve Kore Savaşı'nın ardından NATO'ya katılmıştır

II. Dünya Savaşı'nın bitiminden sonra, Rusya'nın 93 Harbinde işgal ettiği ve daha sonra Brest Litovsk Barış Antlaşması, Gümrü Antlaşması, Moskova Antlaşması ve Kars Antlaşması ile Türkiye'nin geri aldığı Kars, Ardahan ve Artvin vilayetlerini ve İstanbul ve Çanakkale Boğazlarında askeri üsler isteyince[1], Türkiye, II. Dünya Savaşı'nın diğer galipleri olan ABD ve İngiltere ile ilişkilerini güçlendirmek için Nazi düzeni[2] benzeri tek-partili Milli Şeflik yönetiminden çok-partili demokrasi düzenine geçmiş ve 1952 yılında NATO'ya üye olmuştur.

Bu tarih yorumunun eksikli bir yanı olarak ise özellikle Nazi Almanyası'nın savaş yıllarındaki Ankara elçisi Von Papen ve onunla yakın ilişkide olan Türk hükümetinde yetkili ekip gösterilebilir. Refik Saydam, Şükrü Saraçoğlu ve Numan Menemencioğlu'nun da dahil olduğu bu ekip Nazi Almanyasının galip gelmesini istemekte, Almanya ile dış ticareti Alman para birimi "Reichsmark" ile yapmakta, TC banknotlarını Almanya'da bastırmakta, Almanya'ya paslanmaz çeliğin hammaddesi olan krom sevkiyatı yapmakta ve Sovyetler Birliği'nin işgal ettiği Kırım ve Kafkasyadaki Türk topraklarında askeri harekat yapmakta olan Nazi Ordusunu cephede takip etmek için komutanlar yollamaktadırlar. Böyle bir durumda zaten Türkiye'de varolan ve yaratılan bir Sovyet karşıtlığı mevcuttur.[3]

Hitler'in İsmet İnönü'ye mektubu

Hitler,İsmet İnönü'ye yazdığı mektupta özetle, Alman birliklerinin Türkiye-Bulgaristan ve Türkiye-Yunanistan sınırlarına 60 km. kala duracağını bildirmiş ve bu bölgede herhangi bir toprak taleplerinin olmayacağını ve savaştan sonra Avrupa'nın ekonomisinin tekrar yapılandırılmasında Türkiye ve Almanya'nın daha da yakınlaşacağını bildirmiştir.[kaynak belirtilmeli]

Kayıplar

Ülke Nüfus (1939) Ölü (Asker) Ölü (Sivil) Ölü (Yahudi Soykırımı) Toplam 1939 nüfusuna
göre kayıp oranı
Arnavutluk[1] 1.073.000 28.000 200 28.200 2,63%
Avustralya[2] 6.998.000 39.400 700 40.100 0,57%
Avusturya[3] 6.653.000 40.500 65.000 105.500 1,59%
Belçika[4] 8.387.000 12.100 49.600 24.400 86.100 1,02%
Brezilya[5] 40.289.000 1.000 1.000 2.000 0,00%
Bulgaristan[6] 6.458.000 22.000 3.000 25.000 0,38%
Burma[7] 16.119.000 22.000 250.000 272.000 1,16%
Kanada[8] 11.267.000 45.300 45.300 0,40%
Çin[9] 517.569.531 3.800.000 16.200.000 20.000.000 3,86%
Kuba[10] 4.235.000 100 100 0,00%
Çekoslovakya[11] 15.300.000 25.000 43.000 277.000 345.000 2,25%
Danimarka[12] 3.795.000 2.100 1.000 100 3.200 0,08%
Estonya[13] 1.134.000 40.000 1.000 41.000 3,62%
Etiyopya[14] 17.700.000 5.000 95.000 100.000 0,6%
Finlandiya[15] 3.700.000 95.000 2.000 97.000 2,62%
Fransa[16] 41.700.000 217.600 267.000 83.000 567.600 1,36%
Hindiçin[17] 24.600.000 1.000.000 1.000.000 4,07%
Almanya[18][19][20][21] 69.623.000 5.533.000 1.600.000 160.000 7.293.000 10,47%
Yunanistan[22] 7.222.000 20.000 220.000 71.300 311.300 4,31%
Macaristan[23] 9.129.000 300.000 80.000 200.000 580.000 6,35%
İzlanda[24] 119.000 200 200 0,17%
Hindistan[25] 378.000.000 87.000 1.500.000 1.587.000 0,42%
Endonezya[26] 69.435.000 4.000.000 4.000.000 5,76%
İran[27] 14.340.000 200 200 0,00%
Irak[28] 3.698.000 1.000 1.000 0,03%
Irlanda[29] 2.960.000 200 200 0,00%
İtalya[30] 44.394.000 301.400 145.100 8.000 454.500 1,02%
Japonya[31] 71.380.000 2.100.000 580.000 2.680.000 3,75%
Kore[32] 23.400.000 378.000 378.000 1,6%
Letonya[33] 1.995.000 147.000 80.000 227.000 11,38%
Litvanya[34] 2.575.000 212.000 141.000 353.000 13,71%
Lüksemburg[35] 295.000 1.300 700 2.000 0,68%
Malezya[36] 4.391.000 100.000 100.000 2,28%
Malta[37] 269.000 1.500 1.500 0,56%
Meksika[38] 19.320.000 100 100 0,00%
Moğolistan[39] 819.000 300 300 0,04%
Hollanda[40] 8.729.000 15.800 124.500 106.000 246.300 2,82%
Newfoundland ve Labrador[41] 300.000 1.000 100 1.100 0,37%
Yeni Zelanda[42] 1.629.000 11.900 11.900 0,67%
Norveç[43] 2.945.000 3.000 5.800 700 9.500 0,32%
Filipinler[44] 16.000.000 57.000 90.000 147.000 0,92%
Pasifik[45] 1.900.000 57.000 57.000 3,00%
Polonya[46] 34.849.000 160.000 2.440.000 3.000.000 5.600.000 16,07%
Doğu Timor[47] 500.000 55.000 55.000 11,00%
Romanya[48] 19.934.000 300.000 64.000 469.000 833.000 4,22%
Singapur[49] 728.000 50.000 50.000 6,87%
Güney Afrika[50] 10.160.000 11.900 11.900 0,12%
Sovyetler Birliği[51] 168.500.000 10.700.000 11.400.000 1.000.000 23.100.000 13,71%
İspanya[52] 25.637.000 4.500 4.500 0,02%
İsveç[53] 6.341.000 200 2.000 2.200 0,03%
İsviçre[54] 4.210.000 100 100 0,00%
Türkiye[55] 30.000.000 200 200 0,00%
Tayland[56] 15.023.000 5.600 300 5.900 0,04%
Britanya[57] 47.760.000 382.600 67.800 450.400 0,94%
ABD[58] 131.028.000 416.800 1.700 418.500 0,32%
Yugoslavya[59] 15.400.000 446.000 514.000 67.000 1.027.000 6,67%
Toplam 1.991.913.000 25.173.700 41.830.600 5.754.400 72.758.900 3,71%

15 Nisan 2010 Perşembe

1.DÜNYA SAVAŞI

Savaşın Nedenleri [değiştir]

Siyasi Nedenler [değiştir]

Avrupa'da 16.yy'da yaşanan Katolik-Protestan ayrışmasıyla, Kutsal bizans-Cermen İmparatorluğu'na bağlı Prenslikler, farklı taraflarda savaşmışlar, tarihte Otuz Yıl Savaşları (1618-1648) olarak bilinen bu savaş da Vestfalya Antlaşması'yla sona ermiştir. Savaş sonucunda, bugün bile Avrupa Birliği'nin kökenini oluşturan Kutsal Roma Germen İmparatorluğu birliği dağılmıştır. Savaşın sonunda Fransa'nın güçlenmesi, tam aksine Kutsal Roma Germen İmparatorluğu'nun ve Habsburg Hanedanı'nın zayıflaması sözkonusudur. Bu sonuç Almanya için 19.yy'a kadar sürecek bir zayıflık dönemine ve yine bu tarihlere kadar birliğini kuramamasına neden olmuştur. Sanayi Devrimi ve Sömürgecilik hareketlerinde de bu olay etkisini göstermiş ve İngiltere,Fransa sömürgecilik alanında hızla güçlenirken Almanya'nın bu alanda geri kalmasına neden olmuştur. 1815’te yapılan Viyana Kongresi ile Avrupa’ya ve geniş anlamda dünyaya yeni bir statü getirilmiş ve buna göre güçler dengesi kurulmuştur.Kırım Savaşı'nda(1853-1856) bu dengelerin Rusya lehine değişmesine engel olmak için, Haçlı Seferleri'nden sonraki en önemli ittifakla, Avrupa Devletleri, Osmanlı İmparatorluğu ile birlikte Ruslara karşı savaşmıştır. Yenilgiye uğrayan Ruslar,etkisi 1917 Ekim Devrimi'ne kadar sürecek siyasi ve ekonomik dalgalanmaların etksine gireceklerdir. Yine bu savaşın sonunda, İtalya Birliği'ne gidecek yollar da açılmıştır.1870 Sedan Savaşı[1] ile Almanya ve İtalya’nın birliklerini kurmaları, bunların büyük devletler olarak devletler arası ilişkilerde yer almak için girişimlerde bulunmaları, Viyana Kongresi statükosunu ve güçler dengesini büyük ölçüde değiştirmişti. Bundan sonrası ise yeniden bir dengenin kurulması girişimlerine, o da Avrupa’da yeni blokların ortaya çıkmasına ve bunların birbirleriyle çatışmasına yol açmıştır. Bloklar arasındaki gerginlik de karşılıklı silahlanmaya yol açmıştır. Bu da silahlı barış dönemini ortaya çıkarmıştır. Bu dönemde bloklar ve devletler arası ilişkilerde çok yönlü gelişen çatışmalar gerginliği daha da arttırmış ve devletleri bir savaşın eşiğine getirmiştir. Bu genel çerçeve içinde I. Dünya Savaşı'nın nedenleri çeşitli ekonomik, siyasi, askeri gelişmelere dayanmaktadır. Bunlara büyük devletlerin çıkar hesaplarını da eklemek gerekir.Özelikle Prusyanın Avusturyayı yenip Alman birliğini sağladıktan sonra yeni ortaya çıkan Alman Kralığının elinde önemli sömürgeleri olmamasına rağmen dönemin süper gücü İngiliz İmparatorluğu'na karşı koyabilecek hatta onu geçebilecek bir sanayi insan gücü ve teknolojı haline gelmesi ve bunun basta İngiltere ve Fransa tarafından engellenmek istemesi başlıca çekişme kaynağıdır.

[2][3][4]

Ekonomik Nedenler [değiştir]

Sanayi Devrimi ve Sömürgecilik sonucunda ekonomik pozisyonlarını güçlendiren İngiltere ve Fransa, karşı taraftaki Almanya ve İtalya gibi ülkelerden ekonomik olarak çok ilerideydi.Almanya ve İtalya, siyasi birliklerini oluşturduktan sonra, 1914'e kadar olan süreçte aradaki farkı kapatmaya çalışmışlardır. İngitere ve Fransa'nın ekonomik hakimiyet alanlarını korumak, Almanya'nın ise bu alanları ele geçirmek niyeti savaşın başlıca ekonomik nedenlerindendir. Bu, sömürgeler, deniz yollarının hakimiyeti, uluslarası ticaret imtiyazları gibi ana başlıklarda değerlendirilebilir. Öte yandan 19.YY sonlarından itibaren kullanılmaya başlayan ve neredeyse 20.yy'a damgasını vuran petrol yataklarının mülkiyeti de savaşın temel ekonomik nedenlerindendir. Osmanlı İmparatorluğu'nun hakimiyeti altındaki Ortadoğu Petrol varlığı,19.yy sonlarında özellikle İngilizler tarafından,çeşitli gizli/açık yöntemlerle tesbit edilmişti.İngiltere, petrol siyasetini, 1900'lerde tüm stratejilerinin birinci sırasına koymuştu. Diğer bir konuda Rus İmparatorluğu'nun ekonomik durumudur. Rusya,19.yy'ın sonlarında 20.yy'ın başlarında toplumsal dalgalanmanın en fazla görüldüğü ülkedir. Toplumun en büyük kesimini oluşturan köylü sınıfı ve o büyüklükte olmasa da etkin bir işçi sınıfı 1905 Devrimi ile 1917 Ekim Devrimi'ne giden yolu açmıştı. Toplumsal dalgalanmalar ekonomik açıdan Rus İmparatorluğu ve Çarlık Rejimi için tehlike oluşturuyordu. Rus Yönetimi bu dalgalanmaları engellemek için siyasi ve ekonomik güç kazanmak zorundaydı.

[5][6][7]

Ülkelerin Stratejileri [değiştir]

İngiltere [değiştir]

1. Elizabeth’in uzun ve başarılı saltanatında(1558-1603) İskoçya’da İngiliz etkisinde farklılık görülmeye başlandı. İngiltere'deki Tudor hanedanıyla, İskoçya'daki Stuart hanedanı arasındaki evlenmeler, iki geleneksel düşmanı birbirine yaklaştırdı. İskoçya Kralı 1. James İngiltere kralı oldu. 1707 yılında iki krallığı birleştiren bir antlaşma imzalandı. Bu tarihten sonra Büyük Britanya tarihi başlar.

1642-1651 yılları arasında gerçekleşen İngiltere İç Savaşı sonucunda krallık devrildi. Bunun yerine önce parlamento idaresinde (1649–1653) sonra da Oliver Cromwell iktidarında (1653–1659) kısa süren bir cumhuriyet kuruldu. Cromwell'in ölümünün ardından parlamento iç karışıklıkları önlemek için sürgündeki kral 2. Charles'ı krallığı yeniden kurmak üzere İngiltere'ye davet etti.

18. ve 19. yüzyıllarda İngiltere, büyük bir sanayi devleti ve sömürge gücü haline gelen Britanya İmparatorluğu'nun merkezi konumundaydı. 19. yüzyılın başlarında Avustralya, Kanada, Hindistan, Afrika’da bazı devletler, Antil Adaları ve Hong Kong gibi dünyanın büyük bir kısmına yayılan dev bir sömürge imparatorluğu kurulmuştu. Kraliçe Victoria (1837-1901) zamanında İngiltere dünyanın en büyük gücü durumuna geldi. 1877'de Hindistan sömürgeleştirildi. 1882'de Mısır ele geçirildi.

İngiltere 1900'lere gelindiğinde dünyanın en büyük gücü konumundaydı. Bu gücü sömürgeler, deniz yolları hakimiyeti, küresel şirketler aracılığıyla, askeri ve siyasi anlamda da sağlamayı başabilmiştir. 1871'ten itibaren Alman İmparatorluğu'nu kendi etkinliğine karşı en önemli tehdit olarak algılamıştır. Çünkü güçlü bir Almanya İngitere için en büyük tehdit olacaktır. Fransa ile sürdüğü ortaklıkta(özellikle Kırım Savaşı bir örnektir.), Fransa'nın da 1871 yenilgisinden itibaren Alman İmparatorluğu'na karşı olan düşmanlığı belirleyici nokta olmuştur. Yine aynı şekilde Rusya ile 1.Dünya Savaşı öncesinde temin ettiği ittifak da, Balkanlar ve Doğu Avrupa'da Rusya'nın Pan-Slavizm Politikası ile Almanya'nın Pan-Germen Politikası karşıtlığı temeline oturmuştu.

İngiltere,bir ada ülkesi olması nedeniyle,savunma stratejisini Hollanda ve Belçika'nın Almanya'ya karşı dirençli olması esasına dayandırmaktaydı.[8]

Alman İmparatorluğu'nun İngiltere için gerek ekonomik gerekse de siyasi tehdit haline gelmesi İngiltere için tartışmasız bir savaş nedeniydi.Aynı zamanda, sömürgelerin korunması, deniz yollarının kontrol altında tutulması, küresel şirketlerin hakimiyeti ve en önemlisi Ortadoğu Enerji Koridoru'na sahip olmak stratejileri tamamen Almanya İmparatorluğu çıkarlarıyla çatışmaktadır.

[9][10][11]

Fransa [değiştir]

Fransa'da krallık sistemi 1789 yılında gerçekleşen Fransız Devrimi'ne dek hüküm sürdü. Fransız Devrimi sırasında dönemin Fransa kralı XVI. Louis ve eşi Marie Antoinette ile onlara yakınlığı olduğu düşünülen yüzlerce Fransız vatandaşı öldürüldü. Kısa süreli bir dizi yönetim denemesinden sonra Napolyon Bonapart 1799'da cumhuriyetin kontrolünü ele aldı ve kendini önce Birinci Konsül, daha sonra, günümüzde Birinci İmparatorluk (1804–1814) adıyla anılan devletin imparatoru ilan etti. Napolyon Savaşları olarak bilinen bir dizi savaşın ardından, Bonaparte ailesinin yardımıyla Napolyon kıta Avrupasının büyük bölümünü ele geçirdi. Yeni elde edilen bu topraklara daha sonra Bonaparte ailesinin üyeleri Fransa'ya bağlı kral olarak atandı.

1815 yılında yapılan Waterloo Savaşı'nda Napolyon'un son yenilgisinden sonra Fransa'da krallık yönetimine geri dönüldü. Ancak bu kez kralın yetkilerine anayasal kısıtlamalar getirildi. 1830 yılında çıkan bir sivil ayaklama olan Temmuz Devrimi'yle Bourbon Hanedanı tümüyle kaldırılarak anayasal krallığa dayanan Temmuz Monarşisi getirldi. Bu yönetim biçimi 1848 yılına dek sürdü. Bu arada kurulan İkinci Cumhuriyet oldukça kısa süreli oldu ve 1852 yılında III. Napolyon İkinci İmparatorluğu kurunca yıkıldı. 1870 yılında başlayan Fransa-Prusya Savaşı'nda yenilen III. Napolyon bunun üzerine tahttan indirildi ve bu yönetim rejimi de Üçüncü Cumhuriyet'in kurulmasıyla fesholdundu.

Fransa 17. yüzyıldan başlayarak 1960'lara dek bir sömürge devleti kimliğiyle var oldu. 19. ve 20. yüzyıllarda dünyanın dört bir yanında edindiği sömürge toprakları Fransa'yı İngiltere'den sonra ikinci büyük sömürge imparatorluğu hâline getirdi.

Fransa ve Almanya,1871 yılından itibaren birbirlerini tehdit olarak görmüşlerdir.Fransa için, kaybettiği Alsace-Lorraine bölgesi hem ekonomik hem de askeri açıdan büyük öneme sahipti.Öte yandan Ren Nehri üzerindeki köprüler ve Belçika'nın güçlü savunmaya sahip olması,Fransa için diğer iki askeri strateji unsuruydu.[12]

Fransa için Alman İmparatorluğu, Merkezi Avrupa'da olduğu kadar, sömürgeleriiçin de büyük tehdit oluşturuyordu.Çünkü Fransız Askeri-ekonomik-siyasi gücünün temeli sömürgeler üzerine kuruluydu.

Yine Fransa'da Ortadoğu Enerji Koridoru'nu en az İngiltere kadar önemsiyor ve etkinliği neredeyse hiç bulunmayan Ortadoğu'da yeni bir etkinlik oluşturmak istiyordu.

[13][14][15]

Rusya [değiştir]

Rusya İmparatorluğu'nun başlangıcı 1721 yılındadır. 1866 yılında toprakları Asya, Avrupa ve Kuzey Amerika'nın belirli bölümlerini kapsamıştır. 19. yüzyılın başında dünyanın en büyük ülkesi olmuş, toprakları kuzeyde Kuzey Buz Denizi'nden güneyde Karadeniz'e, doğuda Büyük Okyanus'dan batıda Baltık Denizi'ne kadar uzanmıştır.

19.YY.sonu-20.YY. başında, İmparatorluğun ekonomik yapısı geniş ölçüde köylü ve sayıca daha az ama etkili bir işçi sınıfına dayanmaktaydı. Sanayileşme yetersizdi ve üretim büyük ölçüde tarıma dayalıydı.Şehirleşme 2-3 şehir dışında son derece az ve nüfusun büyük çoğunluğu taşrada yaşamaktaydı. 1905 Devrimleri ve ardından gelen 1917 Devrimleri, Rusya'nın bu ekonomik ve siyasi yapısından kaynaklanmıştır.

Rusya 19.YY.'da temelde dört hedef doğrultusunda siyasetini konumlandırmıştır:

a)Batısında Pan-Slavizm Politikalarıyla(böylece Slav kökenli halkların kontolünü eline geçirmek) ve Balkanlar/Doğu Avrupa'da hakimiyetini sağlamak.

b)Güneyde, Osmanlı İmparatorluğu (Boğazlar ve Doğu Anadolu'yu ele geçirmek)ve İran(Petrol alanları)politikaları ile hakimiyetini sağlamak.

c)19.YY.'da Ortaasya'nın büyük bölümünü ele geçiren Ruslar, bu hakimiyetlerini korumak.

d)Doğuda, Japonya-Rusya-İngiltere-ABD arasındaki güç dengesini kaybetmemek.

1904-1905 Rus Savaşı'nda büyük yenilgiye uğrayan Rusya, aynı tarihlerde, İngiltere ile İngiliz-Rus Sömürge Antlaşmasını imzalamak zorunda kalmıştır.[16]

Batıda Almanya İmparatorluğu'nun Pan-Germenizm Politikaları, güneyde Osmanlı İmparatorluğu ile yüz yılı aşkın süren savaşlar, Pasifik'te İngiltere'ye karşı ABD ile yardımlaşma vb. stratejiler nedeniyle Rusya, İtilaf Devletleri safında yeralmıştır.

[17][18][19]

Almanya [değiştir]

18 Ocak 1871 yılında Versailles Antlaşması'yla kurulan Alman İmparatorluğu, tüm dağınık Alman Devletçik'lerini -Avusturya hariç-bir arada topladı. İmparatorluk 1884 yılından itibaren ülke dışında sömürgeler kurmaya başladı.[20]Alman İmparatorluğu 1914 yılına kadar, birliğini geç oluşturması nedeniyle geri kaldığı İngiltere-Fransa-Rusya ittifakıyla, ekonomik,siyasi ve askeri yönden başabaş noktasına geldi.Hatta sanayileşme ve işgücü alanında İngiltere'den (1914 verilerine göre)daha ileri bir seviyeye ulaştı.[21] II. Wilhelm döneminde, Almanya, diğer Avrupa güçleri gibi emperyal bir politika izlemiş ve zaman zaman sömürgeleri konusunda komşu devletlerle sürtüşmeye girmiştir. Bu, bir takım dostlukları zedelemiş ve Almanya'ya karşı Fransa, Birleşik Krallık ve Rusya İmparatorluğu bir anlaşma imzalayarak kutup oluşturmuştur. Almanya ise sadece Avusturya-Macaristan İmparatorluğu ile ittifak kurabilmiştir.[22] Almanya'nın emperyal politikası ülke dışına taşmış ve devlet diğer Avrupa güçleri gibi Afrika'nın paylaşımına katılmıştır. Berlin Konferansı'nda bu kıta Avrupa güçlerine pay edilmiştir. Almanya'nın payına Alman Doğu Afrikası, Alman Kuzey-Batı Afrikası, Togo ve Kamerun düştü. Büyük güçler arası Afrika'da olan bu mücadele I. Dünya Savaşı'nın nedenlerinden biri olacaktı.[23] Almanya siyaset alanında ve denizlerde,o sırada Britanya'ya ait olan küresel konumu ele geçirmek ve böylece Britanya'yı otomatikolarak daha alt statüye indirgemek istiyordu.[24] 1900'lerde emperyal ve emperyalist çağın en yüksek noktasında hem Almanya'nın yegane küresel statü iddiası(Alman Ruhu dünyayı yenileyecektir!)deyişiyle, hem de Avrupa Merkezli bir dünyanın tartışmasız^^büyük güçleri^^olan Britanya ve Fransa'nın iddiası henüz etkiliydi.[25] Alman Ulusal Birliği'nin kurulduğu 1871 ile 1.Dünya Savaşı'nın çıktığı 1914 tarihleri arasında Avrupa Tarihi'nin hiç değişmeyen öğesi Almanya ile Fransa arasındaki düşmnlıktır.[26] Fransa'nın 1871 Alman yenilgisi bu düşmanlığın en önemli etkenidir. Aynı zamanda Alsace-Lorraine'in kaybedilmesi ve iki ülke için, hem ekonomik hem de askeri önemi, bu düşmanlıklarda etkili olmuştur. Çünkü iki ülke arasındaki en önemli savunma noktaları olan Alsace-Lorraine ve Ren Nehri Köprüleri'ne sahip olmak önemliydi.

Öte yandan, Hohenzollern Hanedanı yönetiminde ve mutlakiyetçi yapıdaki Almanya İmparatorluğu, siyasi olarak cumhuriyetçi İngiltere ve Fransa'nın yönetim sistemi yönünden de rakibiydi.Bu rekabet,1.Dünya Savaşı'nı,bir nevi mutlakiyet/cumhuriyet mücadelesi şekline de getirmiştir. (Zaten, savaş sonrasında mağlubiyete uğrayan tarafta, bütün mutlakiyetler çökmüş, yerine yeni cumhuriyetler kurulmuştur.)[27]

Almanya İmparatorluğu 1914'e gelinirken, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu ile ittifakı dışında,Avrupa'da güçlü bir müttefike sahip değildi.Belki de savaşın daha başındaki bu durum,savaşın sonucunu belirleyecek olaylarda Alman Stratejisi'nin savaşın kaybı konusundaki en büyük eksikliğiydi. Çünkü Avusturya-Macaristan İmparatorluğu'nun çok uzun ömürlü olamayacağı,1914'lerde neredeyse kesin gibi duruyordu.Bu konuda Adolf Hitler bile,Eğer Reich,Schoenerer'in Habsbourglar hakkındaki ikazlarına kulak vermiş olsa idi,Almanya'nın başına bütün dünyaya karşı savaşa girerek uğradığı felaket gelmeyecekti demiştir.[28]

Almanya'nın oluşturmak zorunda kaldığı diğer ittifakları da (Osmanlı İmparatorluğu-Bulgaristan) savaşın sonucuna etki edebilecek ekonomik ve askeri düzeyde değildi.Almanya için güvenilmesi gereken temel güç, kendi öz gücüydü.

[29][30][31][32]

Avusturya-Macaristan [değiştir]

Kutsal Roma İmparatorluğunun etkinliği azaldıkça Avusturya'nın arşidükleri bağımsız olarak hareket etmeye başladılar. 1804 yılında arşidükler kendilerini imparator ilan ettiler. 1866'da Prusya - Avusturya Savaşı yenilgisi ve Alman Konfederasyonunun dağılmasından sonra prestijini kaybeden Avusturya İmparatorluğu 1867 yılında da Macaristan'la birleşerek Avusturya-Macaristan İmparatorluğunu kurdular. Avusturya ve Macaristan aslında içişlerinde bağımsız olan iki ayrı ülkeydiler. Fakat dışişleri açısından tek bir Habsburg İmparatoru tarafından yönetilmekteydiler.

Emperyal bir devlet olan Avusturya-Macaristan İmparatorluğu'nda,onbirin üzerinde etkili etnik grup mevcuttu. Bu etnik grupların büyük kısmı Almanlar,Slavlar ve Macarlar'dan oluşmaktaydı.Etkinlik sahasında(doğu bölgesinde yoğun Slav devletleri, batısında da Germen toplumları)farklı etnik gruplar bulunmaktaydı. 1789 Fransız Devrimi ve beraberinde getirdiği süreç,emperyal devletlerin sonunu hazırlamaktaydı. Uyanan milliyetçilik akımları 19.YY'da en fazla Osmanlı İmparatorluğu ve Avusturya-Macaristan İmparatorluğu'na zarar vermiştir.

Avusturya-Macaristan İmparatorluğu, karşısındaki en büyük tehdit, Rusya ve Rusya'nın Pan-Slavizm Politikalarıydı. Rusya,Doğu Avrupa'ya ve Balkanlar'a doğru güç alanını genişletmek istiyordu. Bu amaçla gerek Osmanlı içindeki, gerekse de Avusturya-Macaristan İmparatorluğu içindeki tüm etnik unsurlara-başta slavlar olmak üzere-açık/kapalı destek veriyordu. Öteki taraftan batı tarafının güvenliğini,Almanya ile ittifak ile sağlamlaştıran Avusturya-Macaristan İmparatorluğu,diğer taraftaki Rusya etkinliğini yok etmek istiyordu.

Aslında, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu'nun da durumu Osmanlı İmparatorluğu'ndan farklı değildi.İki imparatorluk da kendi geleceklerini tamamen savaş sonunda alınacak bir galibiyete bağlamışlardı.Yani savaş,bir ölüm-kalım mücadelesi idi.

1882 Yılında yapılan antlaşmayla kurulan Üçlü İttifak ile Almanya,Avusturya-Macaristan ve İtalya arasında oluşturulan birliktelik(1902 yılında yenilenerek) 1.Dünya Savaşı'na kadar sürmüştür. (İtalya,savaşın başında tarafsız kaldıktan sonra,İtilaf Devletleri safında savaşa girmiştir.)[33][34][35]

İtalya [değiştir]

19. yüzyılın ilk yıllarında İtalya I. Napolyon tarafından işgal edilerek Fransız etkisi altına girdi. Viyana Kongresi İtalya'nın Fransız işgalinden önce yöneten hanedanlara geri verilmesini öngörüyordu. Böylece Papalık Devleti, Sardinya-Piemonte Krallığı, Toskana Grandüklüğü, Modena Düklüğü ve Lombardiya-Venedik Krallığı tekrar kuruldu. Ancak Carbonari adı verilen gizli dernekler İtalya'nın birleşmesi için çalışmaya başladılar. Giuseppe Mazzini ve Giuseppe Garibaldi birleşme hareketinin öncüleri arasında yer alıyorlardı. Ayrıca Sardinya kralı II. Victor Emmanuel de bu birleşme hareketini destekleyenler arasındaydı.

1848 yılında Lombardiya Avusturya'nın elinde bulunuyordu. İtalya'yı birleştirmek konusunda Fransa'nın desteğini almayı başaran İtalya, 1859'da Fransa ile birlikte Avusturya'yı mağlup etti ve 11 Kasım 1859'da Avusturya ile Piyemonte arasında Zürih'te barış antlaşması yapıldı. Buna göre; Avusturya, Lombardiya'yı Piyemonte'ye verdi. Venedik dâhil olmak üzere diğer İtalyan Devletleri arasında bir konfederasyon oluşturulması ve konfederasyonun fahri başkanının papa, fiilî başkanının Piyemonte olması kabul edildi. Bir süre sonra Kuzey İtalya'daki küçük devletler de Piyemonte'ye katılma kararı aldılar. Böylece bütün Kuzey ve Orta İtalya Piyemonte'ye katılmış oldu. 1870'de Roma ve 1886'da Venedik, İtalya birliğine dâhil oldular. Bunların da katılımı sonucu İtalyan Millî Birliği tamamlanmış oldu. İtalya Krallığı kuruldu.

İtalya, Roma devrinden sonra ilk kez tek bir ülke hâline gelebilmişti. Yeni İtalyan Krallığı'nda 20. yüzyılda kuzey İtalya hızlı sanayileşerek gelişirken, güney İtalya'da nüfus hızla yükseliyor ve milyonlarca insan daha iyi bir yaşam için yurdışına göç etme yolları arıyordu.

19. yüzyılın son yirmi yılından başlayarak İtalya da diğer Avrupa ülkeleri gibi sömürgeleşme yoluna gitti. Osmanlı Devleti'na karşı yaptığı Trablusgarp Savaşı'nı kazandı. Batı Türkiye'de Oniki Ada, Afrika'da Libya, Etyopya ve Somali gibi bazı ülkeleri de işgal ederek sömürgeleştirdi.

1882 Yılında, Almanya ve Avusturya-Macaristan İmparatorluğu ile Üçlü İttifak'ı oluşturan İtalya,1.Dünya Savaşı'nın başında tarafsız olmasına rağmen, 1915'te Londra Paktı ile İtilaf Devletleri arasına katıldı. İtalya'ya savaşa girmesi koşuluyla Trento, Trieste, Istria, Dalmaçya ve Osmanlı Devleti'nin bazı bölgeleri vadedildi. Savaş süresince 600.000 İtalyan askeri yaşamını yitirdi ve İtalya ekonomisi çöktü. Savaşın sonucunda İtalya'ya verilen sözlerden çoğu tutulmadı. St. Germain Antlaşması ile İtalya galip tarafta olmasına karşın yalnızca Trento, Trieste ve Bolzano'yu alabildi. Bu sonuç İtalyan toplumu arasında büyük hoşnutsuzluklara yol açtı.[36]

İtalya savaş öncesi dönemde mevcut sömürgelerini korumak isterken, aynı zamanda Ortadoğu,Balkanlar ve Afrika'daki gücünü de arttırmak amacındaydı.Fransa ile eski düşmanlıkları ve yeni ortaya çıkan durum nedeniyle 1915 yılına kadar ortada bir siyaset takip ederken, bu tarihte itilaf devletleri safında savaşa katılmıştır.

[37][38][39]

Osmanlı İmparatorluğu [değiştir]

Osmanlı İmparatorluğu, 1699 Karlofça Antlaşması'ndan beri süregelen gerileme döneminin,son ağır yenilgisini 1912-1913 Balkan Savaşları ile almıştı.Bu savaşlarda,imparatorluktan ayrılmış küçük devletlerle dahi başaçıkamaz durumda olduğu görülmüştür.Genel Durumu şöyledir: Ekonomik yönden; maliye iflas etmiş, yıllık enflasyon yüzde 300'lerde(Temmuz-Kasım 1914 aralığında %50)[40], tamamen dışa bağımlı ve cari harcamaları dahi karşılayamayacak durumdadır.

Siyasi yönden; Balkanları ve Mısır'ı kaybetmiş, Ortadoğu bölgesinde kalan toprakları için de endişeli bir Osmanlı İmparatorluğu vardır. Etnik gruplarındaki milliyetçilik ve ayrışma hareketleri nedeniyle, Anadolu'da dahi güvenlik sorunları en üst düzeydeydi. İmparatorluk, İngiliz ve Fransızlar'ın Ortadoğu konusundaki niyetlerini ve -sanılanın aksine- petrolün yeni dönemdeki önemini son derece iyi bilmekteydi. Öte yandan yüzyıldan fazla süredir aralıklarla savaştığı Rusya'nın da Boğazlar ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi üzerindeki hedeflerinin farkındaydı.

Askeri yönden; Balkan Savaşları sonucunda ordunun son derece zayıflamış yapısının ortaya çıkmasına rağmen, İttihat-Terakki Hükümeti iki yıldan kısa bir sürede bu yapıyı reforme ederek, yeni bir ordu yaratma başarısı göstermiştir. Hükümet, ordu yapısı içerisindeki alaylı/okullu sistemini değiştirerek, okullu subayları faal birliklere, alaylı subayları da ya emekliye yada geri görevlere sevketmiştir. Öte yandan personel yapısında çok başarılı bir değişim gösteren ordu, aynı başarıyı -ekonomik nedenlerden dolayı- teknoloji ve silahlar yönünde yakalayamamıştır. Alman ekolünün hakim olduğu Osmanlı Ordusu, özellikle lojistik ve sevkiyat konusunda da gerekli düzeyde kabiliyete sahip değildi.

1913 Bab-ı Ali Baskını ile iktidara gelen İttihat-Terakki Hükümeti, savaşın kaçınılmaz olduğunu farkettiği andan itibaren, İngiltere ve Fransa ile uzlaşmak amacıyla çalışırken, Almanya ile de ilişkilerini aynı ölçüde sıkı tutmaya çalışmıştır. Hatta bu öylesine yoğun bir çift taraflı mücadele olmuştur ki, her iki tarafla da son dakikaya kadar görüşmeler devam etmiştir.[41] İngiltere ile yapılan görüşmelerde Osmanlı Hükümeti'nin ittifak için temel beklentisi olan savaş sonrası toprak bütünlüğünün garanti altına alınması isteği, İngiliz tarafından ancak savaş sonrası görüşülebileceği şeklinde yanıtlanmıştır.[42] İngiltere ve Fransa ile ittifakı sağlayamayacağı kesin görünen İttihat ve Terakki hükümeti, 2 Ağustos 1914 günü Almanya ile gizli bir ittifak antlaşması (Osmanlı-Alman Gizli Antlaşması) imzalayarak savaşa İttifak güçleri yanında girmeyi taahhüt etmiş ve silahlı kuvvetlerinin genel sevk ve idaresi için bir Alman askeri heyetini yetkili kılmayı uygun görmüştür.[43]

Anlaşmadan haberdar olan İngiltere, Osmanlı Devleti'nin sipariş ettiği iki zırhlıyı Osmanlı Devleti'ne teslim etmekten vazgeçer. Rauf Orbayve ekibi Londra'dan eli boş döner. Kalabalık bir İngiliz donanmasının Çanakkale Boğazı'na kadar kovaladığı Goben ve Breslav adlı iki Alman zırhlısının Çanakkale Boğazı'ndan geçmesine izin verilir. İki gemi 11 Ağustos'ta İstanbul'a gelir. İngiltere'nin bu durumu yansızlığın ihlali olarak değerlendiren bir nota vermesi üzerine, Alman zırhlıları Osmanlı donanmasınca 'satın alınmış' ve gemi mürettebatı fes giydirilerek Osmanlı hizmetine alınmıştır. Goeben (Yavuz Muharebe Kruvazörü), Breslau ise (Midilli Kruvazörü) ismini almıştır.

26 ekimde Osmanlı donanması bir keşif tatbikatı için hazırlanma emri aldı ve ertesi gün toplanma bölgelerine gitmek için Haydarpaşa'dan ayrıldı. 28 Ekimde Osmanlı filosu 4 ayrı görev gücüne ayrılarak Rusya kıyılarında farklı hedeflere yöneldi. Koramiral Souchon 29 ekim 1914 sabah 6:30'da 3 Osmanlı destoreyerinin refakatinde bulunan Goeben ile Sivastopol'daki kıyı bataryalarına ateş açtı. Hamidiye kruvazörü 6:30'da Kefe'ye geldi ve yerel yetkilileri 2 saat içinde çatışmaların başlayacağı konusunda uyardı. Hamidiye 9:00 da bir saat süren bir ateşe başladı ve daha sonra da Yalta'ya giderek burada 7 Rus ticaret gemisini batırdı. 2 Osmanlı destroyeri 6:30'da Odessa'ya hücum etti ve 2 Rus gambotunu batırarak birkaç tahıl silosunu tahrip etti. Breslau kruvazörü ve ona eşlik eden osmanlı destroyeri Novorossisk'e geldi yerel yetkilileri uyararak 10:30'da kıyı bataryalarına ateş etti ve 60 mayın döşediler. Limandaki 7 gemi hasar gördü, biri battı.

30 Ekim günü Rusya Osmanlı Devleti'ne savaş açmış, bundan birkaç saat sonra Enver Paşa, Osmanlı Devleti'nin Rusya'ya savaş ilan ederek, savaşa İttifak Bloku yanında girdiğini duyurmuştur. Bu duyurudan sonra İngiltere ve Fransa, Osmanlı Devleti'ne savaş ilan etmiştir.

[44][45][46][47][48][49]

Daha çok bilgi için: Osmanlı-Alman İttifakı
Daha çok bilgi için: Yavuz ve Midilli Olayı

Bulgaristan [değiştir]

Osmanlı Devleti'nin gerilemeye başlaması ve Çarlık Rusyası'nın da desteğiyle, Balkanların tümünde olduğu gibi Bulgaristan'da da ulusal kurtuluş hareketi alevlenmiş, 93 Harbi'nden yenilgiyle çıkan Osmanlı Devleti, Bulgaristan'ı 1878 yılında içişlerinde bağımsız prenslik olarak, 1908 senesinde ise tam bağımsız çarlık olarak tanımıştır.

Bulgaristan Krallığı'nın,Balkan Savaşları sonrası konumu,Yunanistan-Sırbistan-Karadağ-Romanya ile batıda Osmanlı İmparatorluğu arasında sıkışmasına yol açmıştı.Savaş öncesi dönemde diğer Balkan Devletleri ile olan düşmanlığı,Bulgaristan için Almanya ile ittifaktan başka bir seçenek bırakmamıştır.[50]

Savaşın Çıkışı [değiştir]

Avusturya-Macaristan İmparatorluğu Veliahtı Franz Ferdinand,28 Haziran 1914 günü Saraybosna'yı ziyaretinde bir Sırp Milliyetçisi olan 'Princip' tarafından öldürüldü.İki devleti bir arada tutan tek unsur olan Habsbourg Hanedanı'nın tek veliahtı öldürülmüştü. Avusturya Hükümeti'nin tepkisi çok sert oldu.Fakat Rusya'yı tek başına karşısına alaya çekinen Avusturya, öncelikle Almanya'ya danıştı. Almanya'nın verdiği üstü kapalı desteğin ardından, Avusturya Sırbistan'a 48 saat süreli ve bağımsız bir devletin kabul edemeyeceği ağır bir nota verdi.Sırbistan bu notaya-Rusya'nın desteğiyle-,kaçamak yanıtlar verdi.Bunun üzerine Avusturya,28 Temmuz 1914'te Belgrad'ı bombalamaya başlayarak , Sırbistan'a savaş ilan etti.Bunun üzerine Rusya 31 Temmuz'da genel seferberlik ilan etti.Daha önceden Rus Seferberliği'ni savaş ilanı kabul edeceğini açıklamış bulunan Almanya, 1 Ağustos'ta Rusya'ya, 3 Ağustos'ta da Fransa'ya savaş ilan etti.Almanya, barış zamanında hazırlamış olduğu 'Schlieffen Planı' uygun olarak,Fransa'yı heen ezip seferberliğini tamamlama çabası içinde bulunan Rusya'ya sonra dönmek istediğinden,Fransa'ya saldırıda en kolay yol olanFlander Düzlükleri'nden ordusunu geçirmek istedi ve bunun için Belçika'ya 'Zararsız Geçiş Hakkı' için başvurdu.Tarafsız bir ülke olan Belçika,İngiltere'ye danıştıktan sonra Almanya'nın önerisini reddedince,Almanya 4 Ağustos 1914 tarihinde Belçika'ya saldırdı ve İngiltere de Almanya'ya savaş açtı.Böylece,4 Ağustos 1914 tarihine gelindiğinde üç cephede savaş başlamıştı:Alman-Fransız Cephesi,Alman-Rus Cephesi ve Avusturya-Sırbistan Cephesi.[51]

[52][53][54]

Cepheler [değiştir]

Savaş başında, taraflar arasında , savaşın süresinin çok da uzun olmayacağı konusunda, neredeyse bir fikir birlikteliği vardı.Almanya, Schlieffen Planı (1905) ile Fransa’yı altı hafta gibi kısa bir sürede devredışı bırakacağını varsayıyordu.Bu planı 4 Ağustos 1914 tarihinde Belçika’ya saldırarak uygulamaya koysa da, Belçika’nın umulandan daha uzun süre dayanması sonucunda(plandan 12 günlük bir gecikmeyle Liege ele geçirilebildi), Almanya Schlieffen Planı’nın başarısızlığı ile karşı karşıya kaldı.6-12 Eylül 1914 Marne Muharebeleri, savaşın akıbeti hakkında taraflara bir fikir vermişti.Schlieffen Planı başarısız olduktan sonra Almanya’nın alternatif bir planı yoktu ve gecikmeler sonucunda Rusya seferberliğini tamamlamak üzereydi.

Almanya’nın hızlı bir harekatı sonuca ulaştıramamasının ardından, 1.Dünya Savaşı’nın yeni ve belirleyici bir özelliği olan ‘siper savaşı’ başlamış oldu.

1.Dünya Savaşı’nda cepheleri 2 ana başlıkta toplanabilir.[55][56][57][58]

Batı Cephesi [değiştir]

Torchlight viewmag plus.pngBu başlığı geliştirerek Vikipedi'ye katkıda bulunabilirsiniz.
Daha fazla bilgi tartışma sayfasında olabilir.

Doğu Cephesi [değiştir]

Osmanlı cepheleri [değiştir]

Kafkas Cephesi [değiştir]
Ana madde: Kafkasya Cephesi

Enver Paşa kumandasındaki Türk ordusu 21 Aralık 1914'te (o zamanki Rus sınırı olan) Köprüköy - Eleşkirt hattında hücuma geçti.Sarıkamış yakınında Allahüekber Dağlarına ulaşan ordu burada 1915 Ocağının ilk haftasında ağır bir yenilgiye uğradı. 130.000 kişilik asker mevcudunun 60.000'i çarpışmalarda veya soğuktan donarak şehit oldu. Geri kalanlar esir düştü.

Grandük Nikola kumandasındaki Rus ordusu bir yıllık bir bekleyişten sonra 13 Ocak 1916'da Erzurum cephesinde harekete geçti. 16 Şubat 1916'da Erzurum, 3 Mart'ta Bitlis ve Muş, 18 Nisan'da Trabzon, 24 Temmuz'da Erzincan düştü. Ancak Ağustos ayında Bitlis ve Muş geri alındı.

Rusya'da 1917 Mart ayında Çarlık rejimine karşı başlayan ayaklanma Kasım ayında Bolşevik rejimin kurulması ve 1918 Ocak ayında Rus ordusunun dağılması ile sonuçlandı. Rus ordusunun çekilmesi üzerine, onların boşalttığı alanlarda Antranik komutasındaki Ermeni birlikleri"Batı Ermenistan Geçici Hükümeti" ilan ettiler. Ancak hücuma geçen Türk ordusu karşısında tutunamayarak dağıldılar. 26 Şubat 1918'de Erzincan, 27 Şubat'ta Trabzon, 12 Mart'ta Erzurum, 2 Nisan'da Van kurtarıldı.

Kafkasya 1918:Osmanlı ordusunun ileri harekâtı

3 Mart 1918'de imzalanan Brest Litovsk Antlaşması ile Rusya savaşta kazandığı toprakları terkederek 1878 öncesi sınırlara dönmeyi kabul etti. Bu sırada Tiflis'te kurulan Transkafkasya Cumhuriyeti'nin direnmesi üzerine Halil (Kut) Paşakumandasında ileri harekete geçen Türk ordusu 25 Mart'ta Oltu, 3 Nisan'daArdahan, 5 Nisan'da Batum, 15 Mayıs'ta Gümrü, 20 Temmuz'da Nahcivan'ı aldı ve nihayet 15 Eylül'de Nuri Paşa komutasındaki Kafkas İslam Ordusu Bakü Muharebesi (1918)'i kazanarak Bakü'ye girdi. Ekim başında da bir Türk müfrezesiDağıstan'da kontrolü ele aldı.

Ancak 30 Ekim'de imzalanan Mondros Mütarekesi uyarınca Türk ordusu işgal ettiği Kafkasya topraklarını bırakarak 1914 sınırına geri çekildi. Türk ordusunun boşalttığı Batum, Ardahan ve Kars'ta kurulan Milli Şura Hükümetleri 1919 ilkbaharında Kafkasya'daki İngiliz kuvvetleri tarafından tasfiye edildi.

Çanakkale Cephesi [değiştir]
Ana madde: Çanakkale Savaşı

İtilaf Devletleri kara ve deniz güçlerinin Çanakkale Boğazını kontrol altına alarak İstanbul'u işgal etme girişimleridir. İstanbul'un işgaliyle Osmanlı Devleti savaştan çekilecek, Almanya bir müttefikini kaybedecek ve Rusya ile güvenli bir deniz ticaret ve ulaşım yolu açılmış olacaktı. 1915 yılının Şubat ve Mart aylarında müttefik donanmasının sahil top bataryalarını susturarak İstanbul'a ulaşma çabaları, Türk sahil topçusu ve mayın hatları nedeniyle başarısız olmuştu. Bunun üzerine İngiltere ve Fransa yüksek komutanlıkları, Gelibolu Yarımadası'nın amfibik bir harekâtla işgal edilmesine karar vermişlerdir. 25 Nisan 1915 günü, yarımadanın altı kumsalında yapılan müttefik kuvvetler çıkartmasıyla Çanakkale Kara Savaşı başlamış oldu. Çıkartma kuvvetlerinin Türk savunması karşısında planlanan başarıyı sağlayamamaları üzerine 6 Ağustos 1915 tarihinde yeni kuvvetlerle Suvla Koyu'nda bir çıkartma daha yapılmıştır. Kurmay Albay Mustafa Kemal'in komuta ettiği birinci ve ikinci Anafartalar Muharebeleri'yle bu ileri harekât da başarısızlığa uğramıştır. 9 Ocak 1916 tarihinde Gelibolu Yarımadası'ndan müttefik kuvvetlerin tahliyesi tamamlanmıştır.

Galiçya Cephesi [değiştir]

Galiçya, Avusturya Macaristan İmparatorluğu'nun kuzeydoğu ucunda yer alıyordu. Bu bölge bugün, bir kısmı ile Polonya'nın güneyinde, diğer kısmı ile Ukrayna'nın batısında yer almaktadır. Galicya'nın güney sınırını Karpat dağları oluşturur. Genel savaş planına göre, Almanya batıda Fransa'nın 'işini' halledecek, bu süre boyunca Avusturya Macaristan doğuda Rusya'yı oyalayacaktı. Ancak Avusturya Macaristan bu işi başaramadı. Rusya orduları Karpat dağlarının kuzey eteklerine kadar yanaştı. Bunun üzerine Almanlar doğu cephesinin merkezi Galicya'ya Türk kuvvetlerinin gitmesi konusundaki Enver Paşa'nın teklifini kabul ettiler. Daha önce Çanakkale'de savaşmış 19. ve 20. Tümenler'den 15. Kolordu oluşturularak, Temmuz 1916'dan itibaren yaklaşık 30.000 asker her tabur bir tren katarına denk gelecek şekilde, trenle yola çıkarıldı. Eylül1916'da intikal tamamlanmıştı. Kolordunun komutanı, Kurtuluş Savaşı'nda da önemli görevler üstlenen Yakup Şevki Subaşı'ydı. Kasım 1916'da görevi Cevat Paşa'ya devredecektir. Türklerin Avrupa'da savaştığı üç cepheden biri Galicya idi. Genellikle Romanya cephesi ile karıştırılır. Türklerin asıl olarak savaştığı yer, Berezhany kasabası çevresidir. Berezhany ile Rohatin kasabası arasındaki yol üzerinde, sağ taraftaki dağın yamaçlarında halen Türk şehitliği vardır. (Rohatin, tarihte Hurrem Sultan olarak bilinen Kanuni Sultan Süleyman'ın eşinin doğduğu şehirdir.)Bunun yanında, yöredeki diğer köylerde de küçük Türk şehitlikleri bulunmaktadır. Şehitlikler Ekim 2008 tarihi itibarıyla bakıma alınmıştı. Bunda Kiev Türk Büyükelçiliği askeri ateşesinin ve Ukrayna'da bulunan Türk işadamlarının büyük katkısı olmuştu. Türk askerlerinin savaştığı bölge, bugün ormanlıktır. Savaş sırasında kullanılan mevziler bugün bile net olarak görünmektedir. Bu haliyle, Çanakkale'nin 30 yıl önceki haline benzetilebilir.

Yemen- Hicaz (Arabistan) Cephesi [değiştir]

Halk arasında Yemen cephesi adıyla da anılır. I. Dünya Savaşı boyunca Osmanlı Devleti 4 Tümenlik bir kuvvetle Arabistan'daki kutsal İslam şehirlerini korumaya çalıştı. 7. Kolordu'nun birer tümeni Hicaz, Asir, San'a ve Hudeybe'de konuşlandırılmıştı. Uzaklık sebebiyle bu tümenlere yeni asker, malzeme ve silah desteği sağlanamıyordu. 1916 yılında İngilizlerin kışkırtmasıyla, Araplar kendilerini koruyan Osmanlı Kuvvetlerine karşı ayaklandı Mekke Emiri Şerif Hüseyin, bağımsızlığını ilan etti. Yemen'de İmam Yahya Osmanlılar'a bağlı kalırken Asir'de Seyyid İdris de ayaklanmaya katıldı. 1917 Şubatında Hicaz Seferi Kuvvetler Komutanlığı'na atanmak üzere, Şam'a gelenMustafa Kemal Paşa, Hicaz'ın boşuna savunulmayıp boşaltılmasını istedi. Manevi sebeplerden dolayı bu istek uygulanmadı. Komutanlık ataması da yapılmadı. Bin bir güçlükle Medine'yi, Yemen'i, Asir'in kuzeyini I. Dünya Savaşı sonuna kadar savunan 7. Kolordu Mondros Mütarekesi'nden bir müddet sonra, 23 Ocak 1919'da teslim oldu. Dönüşte kutsal emanetler İstanbul'a getirilmiştir.

Sina (Suriye) - Filistin Cephesi [değiştir]
"The Trumpet Calls (Trampet Çağırıyor)":Avustralya'da 1914-1918 arasında kullanılan askeri alma posteri (Norman Lindsay)

İngilizler 1914 yılı Aralık ayında Türk dostu saydıkları Hidiv Abbas Hilmi Paşa'yı yönetimden uzaklaştırarak,Mısır ve Süveyş Kanalı'na tamamen egemen oldular. Bahriye Nazırı ve 4. Ordu Komutanı Cemal Paşa'nın, 14 Ocak 1915'te 80.000 asker, 25.000 deveyle iki koldan Süveyş Kanalı'na yaptığı harekât (1. Kanal Savaşı) başarılı olamadı.Kanalı şişme botlarla aşmaya çalışan Osmanlı birlikleri ağır makinalı tüfek atışları sebebiyle daha kıyıya varamadan ağır kayıplar verdi. 4 Şubat 1915'te Birüsseba-Gazze'ye geri dönüldü.

1916 yılında Süveyş Kanalı'nı almak için 2. Kanal Harekâtı yapılırken, Mekke Emiri Şerif Hüseyin İngilizlerin kışkırtmasıyla Osmanlı Devletine karşı ayaklandı. Ayaklanmanın bastırılması için 4. Ordu'dan bir kısım birlikler Hicaz'a gönderildi. Ordunun geri kalan kısmıysa, Gazze-Şeria-Birüsseba hattında savunmaya çekildi. 1917 baharında İngilizler, Gazze'ye saldırdı. 1. ve 2. Gazze Muharebeleri yapıldı. İngilizler Türklerin kahramanca savunması karşısında çekilmek zorunda kaldılar. Takviyelerini artırmaya başlayan İngilizlerin Filistin Cephesinde toplanmaları üzerine, Cemal Paşa'nın uyarısıyla Yıldırım Ordularının Irak cephesinde kullanılmasından vazgeçilerek Filistin ve Suriye'de kullanılması kararlaştırıldı. Aynı yıl 7. Ordu Komutanlığına atanan Mustafa Kemal Paşa, Yıldırım Ordular Komutanı General Liman von Sanders ile anlaşamadı. Harbin yönetimini tenkit eden iki rapor yazarak 6 Ekim 1917'de komutanlıktan istifa etti. Mustafa Kemal elde kalan birliklerle ancak savunma savaşı yapılabileceğini, Falkenhayn'ın saldırıya geçme fikrinin tamamen yanlış olduğunu düşünüyordu. Savaş hazırlıklarını tamamlayan İngilizler, 24 Ekim 1917'de 138.000 askerle taarruza başladılar. Birüsseba-Gazze Savaşı'nı kazandılar. 9 Kasım 1917'de[kaynak belirtilmeli] Kudüs düştü.

General Allenby komutasındaki İngiliz kuvvetlerinin Mart 1918 başı ile 18 Mayıs arasındaki Telazur, 1. ve 2. Salt-Amman taarruzları başarıyla durduruldu. Yığınaklarını artıran ve mevcudu 550.000'e yükselen İngiliz ordusunun 19 Eylül 1918'de Filistin'de başlattığı taarruz hızla gelişti ve Filistin tamamen İngilizlerin eline geçti. (Nablus Hezimeti)

Irak Cephesi [değiştir]

Bu cephe, İngilizlerin petrol sahalarını ele geçirmek amacıyla, 15 Ekim 1914'te Bahreyn'i ve 23 Kasım 1914'te Basra'yı işgali üzerine açıldı. Yerli askerlerle karışık Osmanlı kuvvetleri işgale karşı koyamadı. İngilizler, İran'da Ahvaz'ı da ele geçerdiler. 20 Aralık 1914'te, Basra'yı geri almak amacıyla cephe komutanlığına atanan, Yzb. Süleyman Askeri Bey aşiretlerden ve gönüllülerden yararlanarak topladığı kuvvetle, 12 Nisan 1915'te taarruz etti. Şuaybiye Savaşında başarılı olamadı ve intihar etti. İngilizler Kutü'l Ammare'yi de ele geçirip Bağdat'ı almak için, General Townshend komutasında saldırdılar. Türk Kuvvetleri, İngilizleri Selmanpak'ta durdurdu. Kanlı çarpışmalardan sonra İngilizler, 26 Kasım 1915'te çekildiler. Kut ül Amare'de 8 aralık 1915'te kuşatılan İngiliz birlikleri, beş ay süren bir direnişten sonra 28 Nisan 1916'da teslim oldu. General Townshend dahil 13.399 esir alındı. Fakat insan gücü çok fazla olan İngiltere ertesi gün Hindistan'dan getirdiği 150.000 askeri bölgeye çıkarttı.

1916 yılı başında bir kısım İngiliz birlikleri General Townshend'in yardımına geldiyse de İran'da Hemedan'a kadar sürüldüler. İngiliz birlikleri 1917 yılı başında bekledikleri güce ulaştılar. Taarruza geçtiler. 11 Mart 1917'de General Maude yönetimindeki İngiliz birlikleri Bağdat'a girerken Halil Paşa'nın komutasındaki Osmanlı askerleri Bağdat'ı boşalttı.

Türk kuvvetlerinin Bağdat'ı geri alma teşebbüsü başarılı olamadı. Samerra'yı da ele geçiren İngiliz Ordusu, Musul'a doğru ilerlemeye başladı. Bağdat'ı geri almak için 6. Ordu'yla Halep'te kurulan 7. Ordu birleştirilerek General Falkenhayn komutasında Yıldırım Ordular Grubu kuruldu. Halep'te hazırlıklar sürerken, İngilizler Tikrit'e kadar ilerlediler.

1918 yılında aldıkları takviyelerle iyice güçlenen İngiliz birlikleri, petrol yataklarının bulunduğu Musul'a giremediler. Ancak, ne yazık ki, Mondros Mütarekesi'nin imzalanmasından üç gün sonra 3 Kasım 1918'de, mütarekeye aykırı şekilde burayı işgal ettiler.

Makedonya Cephesi [değiştir]

Sırbistan'ın İttifak Devletlerince işgal tehlikesi belirince, bir Fransız tümeni Çanakkale'den getirilerek, 5 Ekim 1915'te Selanik'te karaya çıkarıldı. Bir İngiliz tümeniyle bir Fransız tugayı da daha sonra bu birliğe katıldı. Böylece Makedonya cephesi açılmış oldu. 20. Türk Kolordusu ile birtakım Alman ve Bulgar birlikleri İngiliz ve Fransızların karşısında yer aldı. 1916 yılında İngiliz, Fransız ve Sırp askerlerinin sayıları 250.000'e ulaşınca 10. Türk Kolordusu da 17 Kasım 1916'da cepheye geldi. 10 Aralık 1916'da Yb.Şükrü Naili Gökberk komutasındaki 50.Tümen Drama civarında düşmanla savaştı. Cephedeki küçük taarruzların yanında en önemli olay, 11 Aralık 1916'da,Manastır'ın İtilaf Devletleri'nin eline geçmesidir.

1917 yılı küçük muharebelerle geçti Türk Kuvvetleri Kavala-Serez hattında savaştı. 27 Haziran 1917'de Yunanistan İtilaf Devletleri safında savaşa girdi. 29 Mayıs 1918'de İngiliz, Fransız, Yunan ve Sırp kuvvetleri büyük bir taarruz başlattı. Bulgar ordusu yenildi. 29 Eylül'de Bulgaristan, Selanik Ateşkes Antlaşması'nı imzalayıp, savaştan çekildi. Topraklarından İtilaf Devletleri'ne ait askeri birliklerin geçmesine de izin verdi. İtilaf Devletleri üç koldan Balkanlar'da ilerlemeye başladı. Bu kollardan biri İstanbul'u hedef almıştı.

1914 Yılında Cepheler [değiştir]

a)1914 Yılında Batı Cephesi [değiştir]

Schlieffen Planı’na göre altı haftada Fransa’yı düşürmeyi öngören Almanya, Belçika’nın direnmesi sonucunda bu planda başarısız olmuştur.Almanya’nın ‘Yıldırım Harekatı’ Marne Muharebeleri ile engellenmiştir.

Batı Cephesi’nde savaş, 1914 yılında, siper savaşına dönmüştür.

[59][60][61]

b)1914 Yılında Doğu Cephesi [değiştir]

Doğu Cephesi’nde savaş, 2 Ağustos 1914’te Avusturya’nın Sırbistan’a saldırısı ile başladı. Avusturya, Bosna yolu ile Belgrad’a doğru ilerledi.Avusturya’nın Belgrad’a kolayca gireceği sanılırken, Belgrad ancak üç ay sonra düştü. Ardından iki hafta sonra Sırplar, Belgrad’ı tekrar geriye aldılar.Avusturya Orduları, Tuna’nın kuzeyine çekilmek zorunda kaldılar.Bu olay Avusturya’nın güçsüzlüğünü ortaya koyması bakımından önemlidir. Almanya, Batı Cephesi’nde Fransız direnişiyle karşılaştıktan sonra, doğuda da Avusturya’ya güvenemeyeceğini anlamıştır.

Rusya, seferberliğini beklenenden kısa sürede tamamlayarak, 17 Ağustos 1914 ‘te Doğu Prusya’ya girdi.Rusya’nın ilerlemesi karşısında doğudaki Alman Orduları’nın başına Hindenburg ve Ludendorff getirildi.Alman Orduları, Rus Orduları karşısında geri çekilmeye başlayınca, Rus Orduları’nın komutanı Samsonov, Alman Orduları’nın bozgun halinde geri çekildiği düşüncesine kapıldı.Rus Orduları, haberleşmede şifre kullanmayı bıraktı ve hızla Almanya içlerine doğru ilerleyerek, ikmal merkezleriyle olan bağlantılarını zayıflattı.Gerçekte Alman Generalleri, Rus Orduları’nı bilinçli olarak Tannenberg Bölgesi’nde oluşturdukları pusuya doğru çekiyorlardı.Sonunda Rus Ordusu, çember altına alınarak Tannenberg Bölgesi’nde yenilgiye uğratıldı ve 120.000 Rus Askeri esir alındı.Almanya büyük bir zafer kazanmıştı.Rusya vurucu gücünü yitirmişti. Bundan sonra Batı Cephesi’nde Fransa’nın yükünü hafifletmek isteyen İngiltere ve Fransa, Rusya’ya acil silah yardımı yapmak amacıyla 1915 yılındaki Çanakkale Savaşları’na yol açacak planlarını oluşturmaya başlamışlardır.

Diğer taraftan Avusturya, Galiçya Cephesi’nde Rusya’ya karşı bir üstünlük elde edemedi.Bu cephede uzun ve kanlı savaşlar sonucunda taraflar biribirine karşı bir avantaj elde edememiştir.

[62][63][64]

1915 Yılında Cepheler [değiştir]

1915 Yılında Batı Cephesi [değiştir]

1915 Yılında Batı Cephesi,İsviçre sınırından Manş Denizi’ne kadar uzanan ve yıl boyunca taraflara somut hiçbir şey kazandırmayan; uzun ve son derece kanlı muharebelerden oluşmaktaydı..Siper savaşının kanlı ve sonuç almaktan uzak niteliği yüzünden bu dönemde (zehirli gazların da yoğun kullanımıyla) binlerce kişi ölmüştür.1915 Sonbaharı’na kadar geçen sürede Batı Cephesi kayıpları şöyledir: İngiltere 60.000, Fransa 190.000, Almanya 210.000 kişi.

Diğer yönden, Almanya 1915 yılı içerisinde İngiltere’yi(bu savaşta ilk kez kullanılan) Zeplin’ler ile havadan bombalamaya başladı.Bu bombardımanlar 1916 yılına kadar sürdü.Ağır ve kolay hedef olan Zeplin’ler önemli zayiata yol açamadı (İngiltere’de 11.000 kişi bu saldırılarda ölmüştür.) ve 1916’da Almanya Zeplin Bombardımanı’nı kesti. Fakat, İngiltere kamuoyu üzerinde bu bombardımanların etkisi büyük oldu.Bir ada ülkesi olan İngitere’de ilk kez bir saldırıyla karşılaşan halkta Almanya’ya karşı büyük bir nefret uyandı.Günlük yaşam savaş algısıyla bozuldu.

Savaşın getirdiği bir diğer teknolojik yenilik de Almanlar’ın kullandığı U-Boat(Unterseeboot)’tur. Almanlar denizaltı kullanımıyla, savaş gemilerinin yanında ticaret gemilerini de batırarak, lojistik yönünden başta İngiltere olmak üzere tüm rakip devletlere ciddi zararlar vermiştirler.

[65][66][67]

1915 Yılında Doğu Cephesi [değiştir]

1915’in kış aylarında Rusya’ya karşı yapılan Almanya-Avusturya ortak harekatı başarılı oldu ve Almanya-Avusturya Birlikleri iki hafta içerisinde Rusya içinde 120 Km.ilerlediler.Rusya’nın talebiyle Osmanlı Devleti üzerinden yeni bir cephenin açılması bu dönemde kararlaştırıldı.(Çanakkale Cephesi)[68][69][70]

1916 Yılında Cepheler [değiştir]

1916 Yılında Batı Cephesi [değiştir]

1916 Yılı savaşları da taraflarına hemen hemen hiçbir avantaj kazandırmamıştır.Bu yılın Batı Cephesi’ndeki en önemli savaşları, Verdun Bölgesi’nde olmuştur.Bu savaşlar, aynı zamanda 1.Dünya Savaşı’nın da en kanlı savşlarıdır.İngiltere tarafından,denizden sıkı bir ablukayla kuşatılmış olan Almanya-zaten sınırlı sayıdaki sömürgelerinden lojistik sağlayamıyordu-, savaşın uzamasının en büyük zararı kendisine vereceğini biliyordu.Schlieffen Planı’nda arkasından dolaşmayı tasarladığı Verdün’ü düşürüp Paris’e girmek ve hiç olmazsa Batı Cephesi’nde savaşı bitirmek istiyordu. Başlangıçta başarılar kazanan Almanya, sonradan Fransız komutan Mareşal Petain’in uyguladığı cephe gerisi stratejisi-Fransa’nın diğer bölgeleri ile Verdun arasındaki ulaşım olanaklarının arttırılması ve lojistik sağlamada kolaylık-ile birlikte sonuca gidememiştir. Verdun Savaşları,Şubat 1916-Haziran 1916 arasında sürmüş ve çok sayıda kayba neden olmuştur.(Fransa 350.000, Almanya 300.000) Buna karşın, her iki taraf da bir sonuca ulaşamamıştır.Daha sonra İngiltere, Somme Bölgesi’nden bir karşı saldırıya geçmişse de bunda başarılı olamamıştır.İngilizler'in, bu saldırının ilk gününde 60.000 olmak üzere toplam kaybı 420.000 kişi olmuştur.

1916’da, Batı Cephesi’nde ölü sayısı 1.263.000’tür.Ayrıca ilk kez bu cephede-savaş tarihinde-tank kullanılmıştır.

[71][72]

1916 Yılında Doğu Cephesi [değiştir]

1915’in sonlarında İtalya savaşa dahil oldu.Yine aynı dönemde Bulgaristan’da savaşa katıldı. Bu iki katılım ile savaş güçleri her iki taraf için de dengelendi.1916’da Romanya, Almanya ve müttefiklerine savaş açtı. Doğu Cephesi’nde açılan bu yeni rota, Alman ve Avusturya Orduları’nın dört ay gibi kısa bir sürede -1916 Aralık ayında-Bükreş’e girmesiyle son buldu.

Bunun dışında, Doğu Cephesi’nde de Batı Cephesi’nde olduğu gibi,1916 yılında yapılan savaşlar,iki tarafa da bir üstünlük sağlamadı.

[73][74][75]

1917 Yılındaki Gelişmeler [değiştir]

Denizaltı Savaşları [değiştir]

Askeri açıdan değerlendirildiğinde, Üçlü İttifak ,1917’ye kadar olan dönemde başarılı görünmektedir.Fakat, savaş uzadıkça Almanya için sıkıntılar had safhaya çıkmaya başlıyordu.Sömürgelerinin lojistik desteğine rahatlıkla ulaşan İngiltere ve Fransa, denizden abluka altına aldığı Almanya’ya aynı şansı tanımıyordu.Almanya bu ablukayı denizaltıları ile kırmaya çalışıyordu.Bu amaçla deniz savaşlarına ağırlık vermişti.

[76][77][78]

ABD'nin Savaşa Girmesi [değiştir]

Almanya’nın denizaltı savaşına yönelmesi, ABD’nin dış ticaretine çok olumsuz etki yapmıştı. Aynı zamanda, Almanya’nın kurmaya çalıştığı Alman-Meksika İttifakı’da ABD’de büyük bir tepkiye yol açmıştı.(Almanya ABD’nin savaşa girmesi durumunda Meksika’nın ABD’ye saldırmasını istiyordu.)

Bu iki nedenin ABD’de kamuoyu oluşturmasıyla, Amerikan Kongresi 6 Nisan 1917’de Almanya’ya savaş ilan etti.

ABD’nin savaşa girmesi, aynı zamanda dönemin en büyük ekonomik imkanlarına sahip olan bir devletin savaşa girmesi demekti.Bu da savaşın kaderine çok önemli etkilerde bulunmuştur.

[79][80][81]

Rus İç Savaşları [değiştir]

1917 Şubat Devrimi [değiştir]

1905 Devrimleri ile son dönemecine giren Çarlık Rusyası, Tannenberg Savaşı’nda kaybettiği gücünü –Çanakkale Savaşları sonucunda da yardım alamayarak- savaşın sonuna kadar toparlayamadı. Bunun üzerine Menşevikler (Beyaz Ordu) ülkede Şubat Devrimi (Menşevik Devrimi)'ni yaptılar. Çarlığa göre daha demokratik bir ortam getirdiler. Menşeviklerin iktidara gelişi, Rusya'nın tüm saldırılarını durdurmasını sağladı.

1917 Ekim Devrimi [değiştir]

Menşevik ihtilalini beğenmeyen komünistler, 1917 yılının Ekim ayında gerçekleşen Bolşevik Devrimi (Ekim Devrimi)'ni yaptılar.Bunun sonucunda, Rusya Brest-Litowsk Antlaşması'yla tamamen savaştan çekildi. Böylece Doğu Cephesi düşmüş oldu.Fakat, Almanya için bu olay savaşın kazanılmasına yol açmamıştır. Ama Osmanlı için, bu olay eski doğu sınırlarına geri dönüş anlamına geri geliyordu.

[82][83][84]

Savaşın Sonuçlanması [değiştir]

1918 Yılı Almanya için sonun başlangıcı olmuştur.Sınırlı kaynakları ile abluka altında, hammadde ve gıda sıkıntısı had safhaya ulaşan Alman Devleti'nde, Rusya'dan, Ekim Devrimi sonucunda hızla yayılan Bolşevik Hareketleri ile grevler ve ayaklanmalar başlamıştı.Bu grevleri önlemeye çalışan hükümet, çok kritik bir hata yaparak, grevcileri -ceza olarak-savaş alanlarına sürdü.Grevciler, bu sefer de Alman Ordusu içerisinde isyanlara ve itaatsizliklere yol açtılar. 1918'de savaş tamamen İttifak Devletleri aleyhine dönmüştü.Rusya'nın savaştan çekilmesiyle, Doğu Cephesi'ndeki gücünü Batı Cephesi'ne kaydıran Almanya, mart ayında General Ludendorff komutasında büyük bir saldırı başlattı.Bu saldırı sonucunda Almanya kısmen başarılı olup cepheyi yarmayı başarsa da, Alman Ordusu içerisindeki isyancılar ve karşı tarafta da Amerikan Tankları'nın cepheye sokulması ile daha fazla ilerleyemedi.İtilaf Devletleri, Alman Ordusu'nu geriye doğru püskürtmeye başladı.Bu saatten sonra, artık İttifak Devletleri için yapılacak pek bir şey kalmamıştı.


İtilaf Devletleri'yle tek tek İttifak Devletleri arasında yapılan mütarekelerle çatışmalar resmi olarak sonlandırılmıştır. Bu mütarekeler, Bulgaristan ile 29 Eylül 1918 tarihinde Selanik Ateşkes Antlaşması, Osmanlı Devleti ile 30 Ekim 1918 tarihinde Mondros Ateşkes Antlaşması, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu ile 3 Kasım 1918 tarihinde Villa Giusti Antlaşması ve Almanya ile 11 Kasım 1918 günüRethondes Antlaşması'dır.

[85][86][87]

Kullanılan teknoloji [değiştir]

Bombers of WW1.ogg
"Ace of Aces" olarak tanınan ABD'li pilot Yüzbaşı "Eddie" Rickenbackerkomutasındaki uçakların Alman hattına karşı düzenlediği bombardıman saldırısını görüntüleyen belgesel
Tanks of WWI.ogg
İtilaf Kuvvetlerine ait tanklar (Renault FT-17 ve Mark V) görüntüleyen belgesel (Langres, Haute-Marne, Fransa, 1918)

1.Dünya Savaşı, kendinden önceki savaşlardan çok farklı özellikler gösterir.Bu, modern çağlardaki en ağır ve en acımasız insan buluşu olan ‘Topyekün Savaş’tır.20.YY.’dan önceki savaşlar, cephedeydi.Savaşa katılan ülkelerin halkları direkt olarak savaşın etkilerine maruz kalmazlardı.Daha çok gıda ve ihtiyaç maddeleri sıkıntısı halklar üzerinde etkili olurdu. Fakat 1.Dünya Savaşı bu durumu değiştirdi.Cephe gerisi saldırıları, sabotajlar vb. savaş taktikleriyle, savaşan devletlerin sosyal hayatlarını düzenli bir şekilde sürdürmeleri imkansız hale geldi.

1.Dünya Savaşı’nın getirdiği bir diğer savaş tarzı ‘Siper Savaşı’dır.Tahkim edilmiş,ağır silahlarla donatılmış siperlerde,iki tarafın çok ağır insan kayıplarına yol açacak çatışmalar yaşanmıştır.

Yine, savaş tarihinde ilk kez, Almanya Ypres Çatışmalarında klor gazı kullanarak tarihteki ilk kimyasal saldırıyı gerçekleştirmiştir.[kaynak belirtilmeli] Başlangıçta itilaf devletlerini korkutsa da, gaz maskesi kullanımı ile zehirli gaz saldırıları etkilerini yitirmiştir.

Siper savaşlarında kullanılan silahlar büyük gelişmeler gösterdi. Vitralyözler kullanıldı. Yarı otomatik tüfekler kullanıldı. Normal tüfeklerin atış hızı arttı. Siper dışındaysa, süngü çarpışmaları görüldü. Deniz savaşlarında kullanılan sabit ve hareketli toplar güçlendirildi. 15km. uzağa ateş edebilen sabit toplar kullanıldı.

İlk olarak İngilizler tarafından Batı cephesinde tanklar ve zırhlı araçlar kullanılmıştır. Tank ve uçaklara karşı olarak da tanksavar ve uçaksavar silahlar geliştirilmiştir.

Havada ise, ilk kez uçaktan yararlanılmıştır. I. Dünya Savaşı'nda hava gücü, daha çok istihbarat elde etme ve düşmanın istihbarat almasını engelleme görevlerinde kullanılmıştır. Almanlar ise, yine tarihte bir ilk olarak ‘Zeplin’’leri İngiltere’yi bombalama amaçlı kullanmışlardır.Fakat zeplinlerin ağır ve korumasız olması nedeniyle 1916 yılında faaliyetlerine son vermişlerdir. Bunların yanında, düşmanın yük trenlerini bombalama, donanmaları bombalama gibi amaçlarda da kullanıldı uçaklar.

Denizde ise menzili 15 km'ye varan savaş gemileri ve denizaltılar kullanılmıştır. İlk denizaltı olarak bilinen Alman U-Botları, ABD'nin İngiltere'ye insani ve askeri yardım ulaştırmasını engelleyerek itilaf devletlerine ciddi kayıplar verdirmişlerdir.

Ayrıca haberleşme de gelişmiştir. Güçlü sistemler geliştirilip, karşı taraftan istihbarat alma; ve karşı tarafın farketmeyeceği şekilde haberleşme sistemleri kuruldu.

[88][89][90][91]

Etkileri [değiştir]

I. Dünya Savaşı'nda çenesini kaybedip sakat kalan Fransız gazisiI. Dünya Savaşı'nda çenesini kaybedip sakat kalan Fransız gazisi
I. Dünya Savaşı'nda çenesinikaybedip sakat kalan Fransızgazisi
Amerikan Kızılhaç tarafından temin edilen maskeyi taktığı hali.


Tüm ülkelerden 65.038.810 askerin katıldığı savaş, arkasında resmi rakamlara göre toplam 8.556.315 ölü, 21.219.452 yaralı ve 7.750.945 kayıp veya esir bırakmıştır. I.Dünya Savaşı ülkeler arasındaki sorunları çözümlememiş.Ağır yaptırımlar içeren antlaşmalar II.Dünya Savaşı'na zemin hazırlamıştır.